Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı Nedir? Tanımı ve Dayandığı İlkeler

Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı Nedir?

Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı, özellikle 1980’li yıllarından başından itibaren ortaya çıkan; devleti nicel anlamda küçültürken, nitel anlamda onu daha etkin ve verimli kılmayı hedefleyen bir paradigma değişimidir.

Yeni Kamu Yönetimi Yaklaşımı; David Osborne, Ted Goebber,  Christopher Hood, Cristopher Pollitt gibi birçok teorisyen tarafından katkı sunulan ve teorik gelişmesini halen sürdüren idari bir reform düşüncesidir. 

Kamu hizmetlerinin daha etkili, verimli ve ucuza sunulması Yeni Kamu Yönetimi anlayışının temel çıkış noktasıdır.

Yeni Kamu Yönetimi Anlayışını, İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’yı etkisi altına alan Sosyal Refah Devleti anlayışına bir tepki olarak da okuyabiliriz. Keza Sosyal Refah Devleti anlayışı, devletin ne yapmaması gerektiği değil, ne yapması gerektiği anlayışı üzerine şekillenmiştir.

Ancak devletin hizmet yükümlülüğü arttıkça, devlet aşırı şekilde büyümeye başlamış ve bu durum onu sevimsizleştirmiştir. Çünkü bu büyüme beraberinde, “merkeziyetçilik”, “verimsizlik”, “kırtasiyecilik”, “katı hiyerarşi” ve “artan kamu harcamaları” gibi pek çok sorunu beraberinde getirmiştir. 

Bu bağlamda Neo-liberalizmin minimal devlet anlayışıyla da uyuşan bu yaklaşım, kamusal faaliyet alanının piyasa merkezli olarak yeniden tanımlanmasını sağlamıştır.

Böylece kamunun iş görme yöntem ve biçimlerinin işletmecilik anlayışı çerçevesinde yeniden yapılandırılması ya da doğrudan özel sektör eliyle gördürülmesi gündeme gelmiştir.

Yeni Kamu Yönetimi anlayışındaki bu “işletmecilik” vurgusu, bu yaklaşımın “Yeni Kamu Yönetimi İşletmeciliği” olarak da adlandırılmasına neden olmuştur.

Peki Yeni Kamu Yönetimi Yaklaşımı ya da İşletmeciliği anlayışını doğuran nedenler nelerdir? Böyle bir paradigma değişimine neden ihtiyaç duyulmuştur?

Yeni Kamu Yönetimi anlayışını ortaya çıkartan en temel neden, 1980’lerden itibaren devlete yönelik eleştirilerin artmasıdır.

Çünkü bu dönemde, ekonomik büyümenin yavaşlamaya başlamasıyla birlikte sosyal refah devleti anlayışı tahribata uğramış, pek çok Batılı ülke vergileri arttırmak ve yeni borçlanmalara girmek zorunda kalmıştır.

İşte bu durum, devletin etkinliği ve verimliliği konusunu tartışmaya açmış, kamu hizmetlerinde maliyet ve rasyonellik gibi konular ön plana çıkmış ve sorgulanmaya başlanmıştır.

Bu sorgulama kapsamında ortaya konan çözüm önerileri ve Yeni Kamu Yönetimi anlayışının temel özellikleri şunlardır:

  • Performans değerlendirmesi ve verimliliğin önemsenmesi,
  • Kamu hizmeti maliyetlerinin düşürülmesi,
  • Serbest Piyasanın ve özelleştirmenin teşvik edilmesi,
  • Özel sektöre ait yönetim tekniklerinin kamuda da uygulanması,
  • Esnek ve yenilikçi örgütsel yapı,
  • Prosedürlerden çok, sonuçlara önem verilmesi,
  • Kamu Kaynaklarının kullanımında tutumluluk
  • Yerel Yönetimlerin güçlendirilmesi, Subsidiarite yani Hizmette Yerellik ilkesi kapsamında birçok hizmetin merkezden değil yerelden görülmesi,
  • Yönetişim ve hesap verebilirlik ilkeleri çerçevesinde halkın yönetim süreçlerine katılımının arttırılması. 

Yeni Kamu Yönetimi anlayışının ortaya koyduğu başka pek çok farklı özellik sıralamak mümkündür. Fakat Yeni Kamu Yönetimi anlayışı, en temelinde devletin “kürek çekmekten çok dümen tutan”, piyasa şartlarına uygun hareket eden ve hizmet etmek yerine yetki veren bir konumda olmasını istemektedir. 

Yeni Kamu Yönetimi anlayışında kamu yöneticileri, sadece kurallara ve prosedürlere uygun davranmakla sorumluluklarını yerine getirmiş olmazlar. Onlardan aynı zamanda yaptıkları işlerin sonuçlarını (etkinlik, verimlilik, kalite, müşteri memnuniyeti gibi) da dikkate almaları beklenir. Çünkü bu sonuçlardan da sorumludurlar.

Yeni Kamu Yönetimi anlayışına göre, serbest piyasa ekonomisi kamu kaynaklarının kullanımında, hizmetlerin üretilmesinde ve sunulmasında daha etkili ve verimli bir yöntemdir.

Bu bağlamda Yeni Kamu Yönetimi Yaklaşımı, kamuda rekabet ve piyasadan daha fazla yararlanmayı, sonuç odaklı olmayı ve özel sektörde kullanılan kimi yönetim tekniklerinin kamuda da kullanılmasını benimser.

Peki Yeni Kamu Yönetimi yaklaşımın Türkiye’ye etkileri nelerdir? Türkiye’de yeni kamu yönetimi anlayışıyla bağlantılı hangi uygulamalara başvurulmaktadır. 

Kısaca bakacak olursak; özellikle 1980’lerin sonu ve 1990’ların başından itibaren başlayan özelleştirme faaliyetleri sonucunda, devletin birtakım mal ve hizmetlerin üretiminden vazgeçmesi ve bunları özel sektöre devretmesi Yeni Kamu Yönetimi anlayışı çerçevesinde değerlendirilebilecek bir gelişmedir.

Yine 2000’li yıllarda yaygınlaşmaya başlayan Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar da, Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı çerçevesinde değerlendirilebilir.

Özerk niteliğe sahip olan bu kurumlar, belli sektörlerde -örneğin enerji sektörü gibi- düzenlemeler ve denetlemeler yapmak üzere kurulmuştur. Diğer bir ifadeyle bu kurumlar, Yeni Kamu Yönetimi Anlayışının devlete biçtiği “üretim yapmaktan ziyade piyasa denetleyen devlet” rolünü yerine getirmek amacıyla kurulmuşlardır.  

Türkiye’de Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı uygulamalarına bir başka örnek, 2000’li yılların başından itibaren Yeni Kamu Yönetimine ilişkin birçok kavram ve kurumun yasalarımıza girmiş olmasıdır. 

Örneğin kamu kurumlarının stratejik plan, performans programı hazırlama zorunlulukları; vizyon, misyon, saydamlık, hesap verebilirlik, hizmet standartları gibi birtakım kavramları kullanmaya başlamaları gibi uygulamalar birer Yeni Kamu Yönetimi yaklaşımı örneğidir.

Yeni Kamu Yönetimi Anlayışının getirdiği temel yasa ve düzenlemelerin en başında ise hiç kuşkusuz 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gelmektedir.

2003 yılında yürürlüğe giren bu yasa ile kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımına ilişkin pek çok düzenleme getirilmekte ve bu kapsamda yeni kamu yönetimi anlayışını yansıtan pek çok kavrama başvurulmaktadır. 

Görüş ve Önerileriniz İçin