Sosyalizm Nedir? Kısaca Tanımı ve Çeşitleri

Bu yazıda Komünizm olarak da bilinen Sosyalizm Nedir? sorusuna cevap verilerek, sosyalist felsefenin değişik biçimleri ve tarih içinde geçirdiği dönüşüm kısaca incelenecektir.

 

Ayrıntılara geçmeden önce sosyalizmi kısaca ve maddeler halinde özetleyelim:

 

  • Üretim araçları toplumun ortak mülkiyetindedir.

 

  • Ekonomik süreçler konusunda merkezi bir planlama vardır. Neyin ne kadar üretileceği karar verecek olan devlettir.

 

  • Mal ve hizmetlerin üretilmesinde ve paylaşılmasında kar değil toplumsal yarar amacı güdülür.

 

  • Dolayısıyla bu ekonomik sistemde rekabet yoktur. 

 

 

Görüldüğü gibi Sosyalizm; emek, sermaye ve doğal kaynaklar gibi üretim araçlarının devlet mülkiyetinde bulunması ve bu araçların toplumsal fayda gözetilerek işletilmesine dayanan bir ekonomik bir sistemdir.

 

Bu ekonomik sistemde, üretim ve bölüşüm devlet yönetimi altından gerçekleşir.

 

Kapitalist sistemdeki piyasanın yerini, sosyalist sistemde merkezi planlama almıştır.

 

Ekonomiye ilişkin kararlar, piyasaya bırakılmaz devlet tarafından planlanır. Yani  hangi malların ve hizmetlerin ne miktarda üretileceğini, bireylerin hangi işlerde çalışacağını, ya da üretilen mal ve hizmetin bireyler arasında nasıl paylaşılacağını merkezi otorite yani devlet kararlaştırır.

 

Sosyalizm temelde bu görüşlere dayanmakla birlikte, tarihsel süreç içerisinde bazı noktalarda birbirinden ayrılan çeşitli sosyalizm fikirleri ortaya çıkmıştır.

 

 

Şimdi, kısaca bunları inceleyelim:

 

Ütopyacı Sosyalizm

 

Modern Sosyalizmin ilk fakat ilkel örneği olan Ütopyacı Sosyalizm, Marksist eleştirinin habercisi olarak kabul edilmesi nedeniyle önemli sayılmaktadır.

 

Marksistlere göre ütopyacılar, proletaryanın çektikleri acıların farkına varmışlar ancak, onun sahip olduğu devrimci gücün farkına varamamışlardır.

 

Ütopyacıların bir diğer hatası da sosyalist düzeni kapitalist sistem ve düzen içinde kurmaya çalışmış olmalarıdır.

 

Ayrıca, ütopyacılar Marksistlerden farklı olarak sosyalist topluma devrimci şiddetle ve ihtilal yoluyla değil, barışçı yolla geçilmesini savunmuşlardır.

 

Bu nedenle, Marksistlere göre ütopyacıların başarısızlıklarının en temel nedeni, toplumu ekonomi temelinde analiz edememeleri ve toplumun sınıflı yapısının yol açabileceği çatışmayı hesaba katmamış olmalarıdır.

 

 

Marksizm

 

 

Marksizm’in, kapitalizm eleştirisine dayanması onun ekonomik yönünün, siyasal yönünden ağır basmasını sağlamaktadır.

 

Marx, ütopyacılardan farklı olarak, kapitalizmin ahlaki eleştirisini yapmaktan ziyade onu bilimsel bir yöntemle analiz etmiş ve kapitalizmin yıkılmaya mahkum olduğunu, onun yerini sosyalizmin alacağını ispata çalışmıştır.

 

Dolayısıyla, Marksizm’i diğer erken dönem sosyalizmlerinden ayıran en önemli özellikler, Marx’ın ortaya attığı fikirlerin bilimsel-tarihsel temele oturduğu iddiası, kapitalist toplumun şiddet içeren bir devrimle yıkılmasının savunulması ve toplumların evrimlerinin varacağı son noktanın sosyalizm değil komünist toplum olacağı savıdır.

 

Marx, bütün eski sosyoekonomik sistemler gibi kapitalizminde bir gün kendini kendini yok edecek dinamikleri yaratacağı kanısındadır. Tıpkı kapitalizmin feodalizmin yerini alması gibi, komünizm de kapitalizmin yerini alacaktır.

 

Kapitalizmin sürekli ekonomik krizler yaratacağını ve bu krizler sonucu ortadan kalkacağını savunan Marx’ın öngörüleri kısmen doğru çıkmıştır.

 

Kapitalizm birçok kez krize girmiştir. Ancak bütün bu krizlere rağmen onun kapitalizmin esnek yapısı onun bu krizlerden çıkmasını sağlamıştır.  

 

Marx’ın kapitalizm analizinin, başlıca üç ana kaynaktan beslendiği söylenebilir. Bunlar;

  •  Hegel Diyalektiği,
  • İngiliz Klasik Ekonomi Politikası ve
  • Ütopyacı Fransız sosyalistlerinin fikirleridir.

 

 

Tarihi Materyalizm

 

Tarihi materyalizm, diyalektik materyalizmin toplumların tarihine uyarlanmış biçimidir. Marx, Hegel’den aldığı diyalektik yöntemin idealist yorumunu benimsememiş, diyalektik yönteme, materyalist felsefeyi eklemiştir.

 

Esas olanın madde olduğunu savunan materyalist felsefeye göre madde, statik yani durağan değil, aksine hareketlidir. Bu hareketlilik bir süre sonra maddede kaçınılmaz olarak değişime yol açar.

 

Bu değişime neden olan temel etken ise iç çelişkilerdir. İstisnasız her maddede iç güçler arasında bir uyumdan ziyade kaçınılmaz çelişkiler mevcuttur.

 

Toplumların niçin değiştiklerini ve bu değişikliğe nelerin yol açtığını bulmak amacıyla diyalektik materyalizmi tarihe uygulayan Marx; toplumdaki çelişkinin, ekonomik durum ve şartların oluşturduğu sosyal sınıflardan kaynaklandığını belirtmiştir.

 

İnsanların bilincini mensubu oldukları sosyal sınıflar belirler ve dolayısıyla aynı sosyal sınıfa mensup insanlar aynı şekilde düşünür, aynı duruma aynı tepkileri verirler.

 

Bu anlamda ekonomik faktörlerin oluşturduğu sosyal sınıflar arasındaki çelişkiler, bir anlamda tarihin dinamiğidir, yani tarihi yapan şeydir.

 

Ekonomik faktörlerle kastedilen toplumun altyapısını oluşturan üretim tekniği, üretim biçimi ve üretim ilişkileridir. Bu faktörler, sınıfların ortaya çıkmasını sağladığı gibi, toplumların üst yapı kurumları olan siyasal ve hukuki kurumları da oluştururlar.

 

Marx buradan yola çıkarak, insanlığın çeşitli aşamalardan geçtiğini belirtmiş ve insanlığın son toplum biçimini sınıfsız ve devletsiz bir toplum biçimi olarak komünizmde bulmuştur.

 

Toplumdaki çelişkiyi oluşturan sosyal sınıfların, komünist toplumda var olmayacak olması onu insanlığın son toplum biçimi yapan şeydir.

 

 

Tarihsel Materyalizmi kapitalist toplum tipine de uygulayan Marx, bu toplum tipindeki iki büyük sınıf olan, burjuvazi ve proletarya arasındaki çelişkilerin, kapitalist toplumun sonunu getireceği kanısına varmıştır.

 

Evrimci/Demokratik Sosyalizm

 

Bu grupta yer alan sosyalizm türlerinin temel benzerliği, Marksizm’e çeşitli eleştiriler getirmeleri ve onu değiştirmeye, revize etmeye çalışmalarıdır. Ayrıca bu grupta yer alan görüşlerin çoğunda, şiddete dayalı bir devrimle sosyalist topluma gidileceği tezi kabul görmemiştir.

 

Bu anlamda demokratik sosyalizm devrimci olmayan sosyalizm olarak da anılmaktadır. Bu anlayışa göre, sosyalizm hedefine ulaşmak için demokrasinin kanallarını kullanmak yeterlidir.

 

Ayrıca, serbest piyasa ekonomisinin tamamen karşısında olan Marksizm’in tersine, demokratik sosyalizm, karma bir sistem içinde olsa dahi serbest piyasa ekonomisine bir nebze izin verebilmektedir.

 

Demokratik sosyalizmi oluşturan türlerden biri Fabiancılar’dır.

 

Bunların en temel iddialarından biri, sanayiden elde edilen karın sadece girişimcinin başarısı olmayıp, bunda üretim aracının bulunduğu yer ve toplumun da büyük rolünün bulunduğu iddiasıdır.

 

 

Bir diğer tür olan Lonca sosyalizminde ise, sosyal sorumluluk önemli bir yer teşkil eder. Onlara göre, malik, mülkünü ancak toplum yararına kullandığı zaman mülkiyet hakkı meşru bir anlam taşıyabilir.

 

Demokratik sosyalizmin en çok bilinen türü ise Revizyonist sosyalizmdir.

 

Bu akımın en ünlü temsilcilerinden olan Eduard Bernstein’e göre, kapitalizmin yarattığı sosyal ve ekonomik sorunların çözümünü devrimci bir sosyal patlamadan beklemek yerine sorunları parlamenter demokrasi içinde ve yavaş yavaş ilerleyerek çözmek daha doğru ve güvenli bir yoldur.