İkinci Dünya Savaşı Neden Çıktı?

İkinci Dünya Savaşı, Eylül 1939’da başladı. Peki İkinci Dünya Savaşı neden çıkmıştı? Bir diğer ifadeyle İkinci Dünya Savaşının nedenleri nelerdi?

 

Savaşın görünen nedeni, Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesi üzerine İngiltere ve Fransa’nın Almanya’ya savaş ilan etmesiydi. Ancak savaşın nedenleri elbette çok daha karmaşık, çok daha çeşitliydi.

 

Çok bilinen bir ifadeyle Birinci Dünya Savaşının sonuçları, İkinci Dünya Savaşının nedenleriydi. Gerçekten de İkinci Dünya Savaşına yol açan gelişmelerin en önemlileri, Birinci Dünya Savaşı’nın çözüme kavuşturamadığı, çözüme kavuşturmak şöyle dursun, daha çetrefilli bir hale getirdiği problemlerdi.

Versay Barış Antlaşması

 

Bu bağlamda Birinci Dünya Savaşı sonucunda Almanya ile galip devletler arasında imzalanan Versay Antlaşması, savaşın en önemli nedenlerinden birisi oldu. Versay Antlaşmasının Almanya açısından üç temel sonucu oldu:

 

Almanya, Birinci Dünya Savaşının başlamasından sorumlu tutuldu,

 

Savaşın yol açtığı zararlar Almanya’yı, 6600 milyon pound tutarında bir tazminat ödemeye mahkûm etti.

 

Alman ordusu çok büyük oranda tasfiye edildi. Anlaşmaya göre Alman ordusu, sadece küçük bir kara ordusundan oluşacak ve sadece 6 savaş gemisinden oluşacaktı. Tank, Uçak ve Denizaltı gibi önemli silahlara ise sahip olamayacaktı.

Almanlar Versay’ın bu sonuçlarından doğal olarak hiç memnun değildi. Özellikle Almanya’ya yüklenen savaş tazminatının Alman ekonomisi açısından sonuçları oldukça yıkıcı olmuştu. Almanya’da ekonomi giderek kötüleşmiş, işsizlik artmış ve enflasyon aşırı derecede yükselmişti.

 

Bu ekonomik koşullar altından en temel ihtiyaç maddelerini bile satın almakta zorlanan Almanlar, kendilerini Versay’ın zincirlerinden kurtaracağına inandıkları faşist bir lideri yani Hitler’i iktidara getirdi.

 

1933 yılında Şansölye olan Hitler, vakit geçirmeden Alman ordusunu yeniden inşaya koyuldu. 1934’e gelindiğinde, bir hava kuvvetleri oluşturmuş ve savaş gemileri inşa etmeye başlamıştı bile.


İşin ilginç yanı, Versay’ın yeni bir savaşa yol açacağı, o gün için öngörülmeyen bir gerçek değildir. Örneğin ünlü ekonomist Keynes, İngiltere adına Versay görüşmelerine katılan heyet içerisinde yer almış ve bu antlaşmanın Almanya’nın iflasına yol açmak suretiyle Avrupa ve Dünya’ya çok ağır maliyetler yükleyeceğini belirterek toplantıyı terk etmiştir.

 

Antlaşmanın doğuracağı sonuçları 1919 yılında yayımladığı “Barışın Ekonomik Sonuçları” adlı çalışmasında dile getiren Keynes’e göre, savaşta mağlup olan Almanya’nın ödemeye mahkum olduğu 5 milyar dolarlık savaş tazminatı çok yüksektir ve bu tazminatı ödemek Almanya’yı kapitalist ekonomik sistemin dışına itecektir.

 

Keynes bu öngörüsünde haklı çıkmış ve savaş tazminatı nedeniyle ekonomik krize giren Almanya, Hitler’i ve Naziler’i iktidara getirmek suretiyle dünyayı yeni  bir savaşa sürüklemiştir. 

Faşist Rejimler ve Alman Yayılması

 

Faşist rejimler, İkinci Dünya Savaşı’nın bir diğer önemli nedenidir. Birinci Dünya Savaşının arkasında bıraktığı ekonomik yıkım, bazı ülkelerde diktatörlerin iktidara gelmesini ve faşist rejimlerin kurulmasını sağlamıştır.

 

Bu dönemdeki ilk faşist iktidar, İtalya’da Mussolini tarafından kurulmuş ve ardından sırasıyla Almanya’da Adolf Hitler ve İspanya’da Franco iktidara gelerek faşist rejimlerini kurmuşlardır.

 

Bu rejimlerin dünya barışını tehdit eden en önemli özellikleri ise yayılmacı bir anlayışla diğer ülkelerin topraklarını istila etmek istemeleridir.

 

Faşist rejimlerin en önemlisiyse hiç şüphe yok ki, Almanya’dır.

 

Almanya’da Nazi partisinin ve Adolf Hitler’in iktidara gelmesinin en önemli nedeni, yukarıda da bahsettiğimiz üzere, Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı sonrası içine düştüğü ekonomik çıkmazdır.

 

Hitler, Almanlara kırılan onurlarını geri vermek ve bozulan ekonomilerini düzeltmek umudunu vererek iktidara gelmiş ve kısa süre içerisinde “Führer” lakabıyla diktatör olmuştur.

 

Versay’ın Almanya’ya getirdiği kısıtlamaları reddeden Hitler, ilk iş olarak Alman ordusunu tekrar silahlandırmaya başlamış ve yayılmacı bir politika uygulamaya koymuştur.

 

Bu doğrultuda Hitler;

 

İlk olarak 1936 yılında Ren Bölgesini işgal etti ve aynı yıl, İtalya ve Japonya’yla birlikte iki önemli ittifak anlaşmasına imza attı.

 

1938’de Avusturya üzerine yürüdü ve Avusturya’da Almanya’yla birleşip birleşmeme konusunda bir referandum düzenlendi. Bu referandumun sonucunda Avusturyalıların %99’u Almanya’yla birleşmek (Anchuss) istediğini belirtti.

 

Altı ay sonra Çekoslovakya’nın Südet bölgesini işgal etti.

 

Hitler’in bu seri işgalleri üzerine İngiliz Başbakanı Chamberlain harekete geçmeye karar verdi. Chamberlain, Eylül 1938 boyunca üç kez Hitler’le görüştü ve nihayet Münih Antlaşması adı altında bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşma ile Hitler’e Çekoslovakya’nın geri kalanını işgal etmemek şartıyla Südet bölgesi verildi.

Fakat Hitler, yine sözünde durmadı, Mart 1939’da Çekoslovakya’nın geri kalanını da işgal etti. Çekoslovak hükümetinin bütün yardım çabalarına rağmen ne Britanya, ne de Fransa harekete geçti. Ancak bu kez, Hitler’in sıradaki hedefi olan Polonya’yı işgal etmesi halinde savaş açacakları uyarısında bulundular.

 

Bu savaş tehdidi de Hitler’i durdurmaya yetmedi ve Alman ordusu, 1 Eylül 1939 tarihinde Polonya’yı işgal etti…

 

Yatıştırma Politikası

 

Peki Milletler Cemiyeti yani İngiltere ve Fransa bu ilhaklara neden seslerini çıkarmamış ve Hitlerin yayılmasına engel olmamıştı? Bu duruma iki temel neden gösterebiliriz:

 

 

1.) Birinci Dünya Savaşı’nın üzerinden çok kısa bir süre geçmiş olması nedeniyle, Avrupa milletlerinin savaştan oldukça bıkkın olmaları ve yeni bir savaş istememeleri,

 

2.) Bu ülkelerin Avrupa’da yükselmekte olan Komünizm tehlikesinden endişe duymalarıdır. Güçlü bir Almanya’nın Komünizmin yükselişini engelleyeceğini düşünen İngiltere ve Fransa, Hitler’e birtakım tavizler vererek Komünizmin yükselişin önleyebileceklerini ummuşlardır.

İşte temelde bu iki nedenle, İngiltere ve Fransa “Yatıştırma” politikası (appeasement policy) denen bir politika benimseyerek Almanya’nın birtakım isteklerine boyun eğmeyi uygun bulmuşlardır. Hitler’in birtakım yayılma isteklerine ses çıkarmayarak onu tatmin edebileceklerini düşünmüşler ve böylece yeni bir savaşın çıkmasını engelleyebileceklerini düşünmüşlerdir.

 

 

Ancak bu politika ters tepmiş, Hitler’i durdurmak yerine onu daha da güçlendirmiş ve Hitler Avusturya ve Çekoslavakya’nın ilhakıyla tatmin olmak yerine topraklarını genişletmeye devam etmiştir.

 

1929 Ekonomik Bunalımı

 

İkinci Dünya Savaşının bir diğer önemli nedeni, 1929 Ekonomik Bunalımıdır. Bu krizin etkileri uzun yıllar devam etmiş ve işsiz kalan birçok insan zor ekonomik koşullar altında yaşam savaşı vermeye başlamıştır.

 

Bu durum birçok ülkede ekonomik ve siyasi istikrarsızlığa yol açarak dünya çapında bir kargaşa ve istikrarsızlık ortamı yaratmıştır.

Milletler Cemiyeti’nin Başarısızlığı

 

İkinci Dünya Savaşının bir diğer önemli nedeni, Milletler Cemiyeti’nin başarısızlığıdır.

 

 

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından 1919 yılında Dünya Barışını korumak amacıyla, büyük umutlarla kurulan Milletler Cemiyeti’de Hitler’i engellemekte başarısız oldu.

 

Cemiyetin temel amacı, Milletler arasındaki sorunların savaşlar değil, müzakereler yoluyla ve barışçı bir biçimde çözülmesiydi. Eğer müzakere yöntemi başarısız olursa, sorun çıkaran ülke bu kez de ticari yaptırımlarla karşılaşacaktı. Savaş, bir ülkeye uygulanacak en son yaptırımdı.

 

 

Milletler cemiyeti, teoride iyi bir fikir gibi görünse de pratikte başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun en temel nedeni, 1929 Ekonomik krizinin dünya ekonomisine vurduğu darbeydi. Kriz sonucu tüm dünyada ticaret azalmış, fiyatlar yükselmiş ve işsizlik artmıştı. Halklar bu durumdan oldukça rahatsızdı.

 

 

Örneğin 1929 Ekonomik Krizi’nin en sert etkilediği ülkelerin başında Japonya gelmekteydi.

 

Japonya’da sivil hükümetten umudunu yitiren halk, çözümü orduda arar olmuştu. Bu noktada ekonomik krizden bir çıkış noktası arayan ve çevresindeki doğal kaynaklara el koymak isteyen Japonya, Çin’in zengin yeraltı kaynaklarına sahip bölgesi Mançurya’yı işgal etti.

 

 

Bu işgal karşısında Çin’in Milletler Cemiyeti’nden yardım istemesi üzerine Japon hükümeti orduyu geri çekme ve işgali durdurma kararı aldı. Ancak Japon ordusu, hükümetin emrine itaat etmeyerek geri çekilmeyi reddetti.

 

 

Milletler Cemiyeti, bu durum karşısında üye devletlerden, Japonya’yla olan ticari ilişkilerini kesmesini istedi. Ancak ekonomik krizin vurduğu birçok ülke Japonya’yla olan ticari ilişkilerini kaybetmemek ve hali hazırda bozuk olan ekonomik durumlarını daha da kötüye götürmemek adına bu isteği yerine getirmedi. Aynı nedenden ötürü Japonya’yla bir savaşa girmeyi de kimse aklına getirmedi. Dolayısıyla MC’nin ticari yaptırımlar yoluyla savaşları engelleyebileceği düşüncesi, bir balon gibi patladı.

 

Milletler Cemiyeti aynı hayal kırıklığını İtalya konusunda da yaşadı. İtalya 1935 yılında Etiyopya’yı işgal etmiş ve Etiyopya bu işgal üzerine Milletler Cemiyeti’ne başvurmuştu. Ancak Milletler Cemiyeti yine hiçbir şey yapamadı.

Milletler Cemiyeti’nin başarısız olmasının temel nedenleri şunlardı:

 

 

Dünya barışını korumak hedefiyle yola çıkan Milletler Cemiyetine bütün ülkeler üye değildi. Özellikle üç önemli ülkenin Milletler Cemiyetinin dışında olması oldukça önemliydi. Bu ülkelerden ilki ABD’ydi. Milletler Cemiyeti’nin kurulması fikri ABD Başkanı Woodrow Wilson’dan gelmiş olsa da Woodrow Wilson’un yaşanan hükümet değişikliği sonucunda görevinden ayrılması nedeniyle ABD MC’ye üye olmadı.

 

Diğer iki ülke Rusya ve Almanya’ydı. Birinci Dünya Savaşını başlatmaktan sorumlu tutulan Almanya ve Komünizmi yayacağı korkusu nedeniyle Rusya, Milletler Cemiyetine kabul edilmemişti.

 

MC’nin başarısız olmasının ikinci temel nedeni, cemiyetin gerçek bir güce sahip olmamasıydı. Dünya barışını tehdit eden ülkeyle ticaretin engellenmesi cemiyetin temel silahıydı. Ancak bu silah, yukarıda anlattığımız örneklerde de görüldüğü üzere hiçte etkili bir silah değildi.

 

Özellikle 1929 Ekonomik Krizinin getirdiği ortamda ticari bağlantılarını kaybetmek ve ekonomilerinin olumsuz etkilenmesini istemeyen birçok ülke, istenen ülkelerle ticari bağlantılarını kesmek konusunda isteksiz davrandı.

 

Cemiyetin başarısız olmasının bir diğer önemli nedeni, cemiyetin çabuk ve hızlı karar almak konusundaki yetersizliğiydi. Kurulda kararların bütün üyelerin onayıyla yani oy birliğiyle alınması öngörülüyordu. Bu durum doğaldır ki, Cemiyetin herhangi bir durum karşısında hızlı hareket edebilmesini önlüyor. Hatta bazı durumlarda Cemiyet hiçbir adım atamıyordu.

 

Nedenlerini yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız İkinci Dünya Savaşı’nın Dünya tarihi açısından oldukça önemli sonuçları olmuştu. Bu sonuçları maddeler halinde incelemek için aşağıdaki yazımızı okuyabilirsiniz:

https://tarihibilgi.org/ii-dunya-savasi-sonuclari/

 

Görüş ve Önerileriniz İçin