Osmanlı Borçları Sorunu Nedir?

Osmanlı Borçları Sorunu Padişah Abdülmecit tarafından 1854 Kırım Savaşı’nı finanse etmek için alınan ilk dış borçtan itibaren ortaya çıkmış bir sorundur.

Osmanlı Devleti bu ilk dış borcun ardından peş peşe borçlanmaya devam etmiş ve nihayetinde bu dış borçlar, Osmanlı maliyesinin çökmesine ve Osmanlı ekonomisinin yabancı devletlerin kontrolü altına girmesine yol açmıştır.

 

Hatta Batılı Devletler, Osmanlı Devletinin ödeyemediği bu borçların tahsili için 1881’de Düyun-u Umumiye yani Borçlar İdaresini kurmuşlar ve bazı devlet gelirlerine el koymuşlardır.

 

 

Genel olarak tahvillerini dünya borsalarında satmak suretiyle borçlanan Osmanlı Devletinin tahvilleri en çok Fransız borsasında satılmıştır. Bu nedenle de Osmanlı Borçları Sorunu en çok Fransa ile yaşanmıştır. Diğer bir ifadeyle Fransa, Osmanlı Devleti’nin en fazla borç aldığı ülkedir. Nitekim Lozan Konferansı sırasında, çoğunlukla Fransızların oluşturduğu alacaklılarla Türkiye arasındaki görüşmeler hayli uzamış ve taraflar arasında gerginlikler yaşanmıştır.

 

Osmanlı Borçlarının ödenmesi konusunda yaşanan en önemli sorun toplam borcun ne kadarının Türkiye Cumhuriyeti tarafından ödeneceğidir.

 

Çünkü Fransız Devrimi’nin güçlendirdiği milliyetçilik hareketleri sonucunda Osmanlı Devletindeki birçok ulus, Batılı devletlerin de yardımıyla bağımsızlığını kazanmıştı. Dolayısıyla Osmanlı Devletinin vakti zamanında bu topraklar için harcadığı dış borçları, yeni Türkiye Devleti’ne ödetmek hakkaniyete uymamaktaydı.

 

Bu nedenle yeni Türk Devletinin temsilcileri haklı olarak bu borçların Osmanlı Devleti’nden doğan yeni devletlerarasında paylaştırılmasını istiyordu. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti İmparatorluğun egemenliği altında olan toprakların sadece bir kısmı üzerinde kurulmuştu. Osmanlı borçlarının tümünü ödemesi söz konusu olamazdı. Türk tarafının bu isteği uzun tartışmalara neden olsa da sonunda benimsenmiştir. Böylece borçların bu ülkeler arasında pay edilerek ödenmesi konusunda bir uzlaşmaya varılmıştır.

Buna göre Türkiye, 1912 öncesi borçların %62’si; 1912 sonrası borçların ise %77’sini üstlenmiştir. Osmanlı’dan alınan borçların toplam tutarı 145 milyon Osmanlı altın lirası tutarındadır. 

 

Türkiye, kısa bir süre sonra kendi üzerine düşen borçların ödeme şeklinin ve takviminin belirlenmesi amacıyla Fransa ile ikili görüşmelere başlamıştır. İki ülke arasında 1928 yılında yapılan bir anlaşmayla borçların ödeme şekli ve takvimi belirlenmiştir. Nihayetinde Türkiye, 1929 yılından itibaren borçlarını ödemeye başlamıştır.

 

Ancak 1929 Dünya Ekonomik Bunalımından birçok ülke gibi Türkiye de oldukça olumsuz bir şekilde etkilenmiştir. Bu süreçte Türkiye, borçları geri ödemek konusunda zorluklar yaşamaya başlamıştır. Bunun üzerine, borç ödeme takviminde düzenlemeler yapılmasını talep etmiş ve 22 Nisan 1933’te Paris’te imzalanan bir antlaşma ile yeni bir takvim belirlenmiştir. Bu antlaşma ile Türkiye, kendi isteklerine çok daha uygun bir ödeme planına kavuşmuştur. Bu tarihten itibaren kesintisiz olarak ödenmeye başlayan borçların son taksiti, 1954 yılında tamamlanmıştır.

 

Sonuç olarak 1854’de başlayan Osmanlı Borçları Sorunu, tam yüz yıl sonra 1954 yılında sona ermiştir. Ayrıca Osmanlı borçlarını en iyi şekilde ödeyen ülkenin de Türkiye olduğunu belirtmek gerekir. Zira bu borçların kalan kısmını paylaşmış olan Yunanistan, Bulgaristan ve Sırbistan gibi ülkeler hemen hemen hiç ödeme yapmamışlardır.