Köy Enstitüleri Nedir?

Cumhuriyetin toplumda derin izler bırakmış ve üzerinde en çok tartışılan girişimlerinden biri olan Köy Enstitülerinin kurulması fikri otuzlu yıllarda gelişmeye başlamış ve İkinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde uygulamaya konmuştur. 

 

Bu dönemde devletin karşı karşıya olduğu gerçekler şunlardır:

 

Nüfusun büyük bir bölümü köylüdür.

 

1922’de “milletin efendisi” olarak ilan edilen köylü kesimi yaşamını büyük bir yoksulluk içinde sürdürmektedir. Çoğunun kendi toprağı yoktur.

 

Kırsal kesimde egemen olan feodal düzen, köylünün ekonomik ve sosyal kalkınmasının önünde çok büyük bir engeldir.

 

– Köylü cahildir, eğitimin her türlü olanaklarından mahrumdur. Gidebileceği ne bir okul ne de o okulu doldurabilecek donanımlı bir eğitmeni vardır.

 

– 1940 verilerine göre, 40.000 köyün ancak 4499’unda öğretmenli, 3815’inde eğitmenli öğretim yapılabilmektedir. Yani 30 binin üzerinde köy okulsuz ve eğitmensizdir. 

 

İşte Köy Enstitüleri, kısır bir döngü halini almış olan bu cehalet ve gerilik zincirini kırmanın bir yolu olarak ortaya çıkmıştır. Bu, bir çeşit “devrim için eğitim” seferberliğidir.

 

Amaç köylü sınıfını içinde bulunduğu karanlıktan çıkarmak ve yüzyıllardır kemikleşmiş olan köy düzenini değiştirmektir.

 

İşte bu amaçlarla Köy Enstitüleri, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel‘in büyük destekleriyle, 17 Nisan 1940’da kabul edilen bir kanunla kuruldu. 

 

Başına İsmail Hakkı Tonguç getirildi. Tonguç yayımladığı bir genelgede enstitülerin dayandığı ilkeleri şöyle özetlemekteydi:

 

“Köyde öğretmen ve eğitmen olarak yetişecek elemanlar olarak yetişecek elemanlar devlete büyük ve uzun yıllar sürecek külfet yüklememelidir. Bunun için okul üretici bir okul olmalı, yaşayabilmesi için gereken bütün araçları kendisi üretmelidir. Ancak ilk kuruluşlarında devletten yardım görmelidir. Bu okullarda öğrenciye köy genel hayatının gelişmesine yarayacak birkaç meslek birden öğretilmelidir.”

 

Köy Enstitüleri “üretim içinde eğitim” temeline dayanmaktaydı. Öğrenciler üretim yaparken eğitim görüyor, böylece hem kendi gereksinimlerini karşılıyor hem de bir ölçüde gelir sağlayarak okulun ihtiyaçlarını karşılıyorlardı.

 

Bir iki enstitü dışında öğrenciler büyük ölçüde kendi binalarını kendileri yapmıştı. Enstitülerde hizmetli çalıştırılmazdı. Yemek, çamaşır, temizlik gibi bütün günlük işler öğrenciler tarafından nöbetleşe bir şekilde yapılırdı. Öğrenciler sebzesini, meyvesini de kendileri yetiştirmekteydi.

 

Enstitülerde derslerin dışında ayrıca okuma saatleri düzenlenmekte, müzik, resim, yazı, tiyatro, yüzme gibi pek çok kültürel ve sportif alanda kurslar ve etkinlikler düzenlenmekteydi.

 

Bu sistem sayesinde, Köy Enstitülerinde 1946-1947 öğretim yılına gelindiğinde 5447 köy öğretmeni, 8756 eğitmen ve 541 sağlık memuru yetiştirilmişti.

 

Bunlar hem öğretmen, hem çağdaş tarımı bilen, hem inşaat ve marangozluktan anlayan, hem temel sağlık bilgisine sahip hem de kendisi de köylü olduğu için köylüleri anlayabilen onlarla iletişim kurabilen, onların sorunlarını çözebilecek insanlardı. Atatürk devrimine inanmış, çağdaş insanlar olmaları ise Atatürk devriminin tüm Türkiye’de kök salabilmesine olanak vermekteydi. 

 

Ancak bu başarılarına rağmen Köy Enstitüleri, 1946’da girilen çok partili dönemde ağır suçlamalara hedef oldu. Köylünün uyanmasını ve eğitimli birer birey olmasını istemeyen kesimler Enstitüleri, özellikle komünist yuvası olmak ve dinsizliği yaymak gibi suçlamalarla zan altında bıraktı. 

 

Kısa bir süre sonra Köy Enstitülerinin büyük destekçisi Hasan Âli Yücel’de Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ayrılmak zorunda kaldı. Böylece enstitüler de kuruluş amacından saptırılarak klasik öğretmen okullarına dönüştürüldü.

 

Demokrat Partili Tevfik İleri’nin milli eğitim bakanı olduğu 1950’den sonra ise Köy Enstitüleri işlevlerini tamamen yitirdi ve 1954 yılında tamamen kapatıldı.

 

Köy Enstitüleri Türk eğitim tarihinin en önemli sayfalarından biri olarak tarihe geçti. Buradan yetişen çocuklar arasında başta eğitim olmak üzere edebiyatta, sanatta, bilimde ve siyasette etkili olan onlarca isim çıktı.

 

Sonuç olarak, 1940’ta kurulan ve 1946-1950 arası dönemde giderek diğer okullardan farksız duruma getirilen köy enstitüleri, Demokrat Parti’nin iktidar olduğu 1950’den sonra işlevini tamamen yitirdi ve 27 Ocak 1954 tarihinde çıkarılan bir yasa ile ilk öğretmen okulları ile birleştirildi.

 

 

 

KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURULDUĞU YERLER VE KAPSADIĞI BÖLGELER

  • AKÇADAĞ: Adıyaman, Malatya, Tunceli
  • AKSU: Antalya
  • AKPINAR: Amasya, Samsun
  • ARİFİYE: Bursa, İzmit
  • BEŞİKDÜZÜ: Rize, Trabzon
  • CİLAVUZ: Çorum, Kars
  • ÇİFTELER: Afyon, Eskişehir
  • DİCLE: Diyarbakır, Mardin, Urfa
  • DÜZİÇİ: Adana, Hatay, İçel
  • GÖLKÖY: Kastamonu, Zonguldak
  • GÖNEN: Burdur, Denizli, Isparta
  • HASANOĞLAN: Ankara, Çankırı, Kırşehir
  • İVRİZ: Konya, Niğde
  • KEPİRTEPE: Trakya
  • KIZILÇULLU: İzmir, Manisa
  • ORTAKLAR: Aydın
  • PAMUKPINAR: Erzincan, Sivas, Tokat
  • PAZARÖREN: Çorum, Kayseri, Yozgat
  • PULUR: Erzurum
  • SAVAŞTEPE: Balıkesir