Trablusgarp Savaşı’nın Kısaca Nedenleri ve Sonuçları

Trablusgarp Savaşı’nın Nedenleri

 

Siyasal birliğini 19. yüzyılın sonlarına doğru kurmuş olan İtalya, Kuzey Afrika’daki Osmanlı eyaleti olan Trablusgarp’ı (bugünkü Libya) kendi ekonomik çıkarları için sömürge hâline getirmek istemiştir. İtalya’nın bu amaca ulaşmak için attığı ilk adım, Fransa ile 1900 yılında yapmış olduğu bir anlaşmadır. Bu anlaşmaya göre İtalya, Fransa’nın Fas’taki nüfuzunu tanıyacak; buna karşılık Fransa’da İtalya’nın Trablusgarp üzerindeki nüfuzunu tanıyacaktı.

 

Bu anlaşmanın ardından sırasıyla 1901 yılında İngiltere, 1902’de Avusturya ve 1909’da da Rusya İtalya’nın Trablusgarp üzerindeki çıkarlarını tanımıştır. Böylece İtalyanlar Trablusgarp’a yerleşmek için gerekli olan uluslararası altyapıyı oluşturduklarını düşünerek harekete geçmişlerdir.

 

Trablusgarp Savaşı’nın Başlaması

 

İtalya’nın Trablusgarp’ı işgal etmek için öne sürdüğü bahane, Trablusgarp’taki Türk subayların yerli ahaliyi burada yaşayan İtalyanlar aleyhine kışkırttığıdır. İtalya 23 İtalya, Eylül 1911’de Osmanlı Devleti’ne verdiği bir ültimatomla bu konuda gereğinin yapılmasını istemiştir. Osmanlı Hükûmeti ise 26 Eylül tarihindeki cevap notasıyla, bu iddiayı reddetmiştir.

 

Bu cevap üzerine İtalya, 28 Eylül’de Bab-ı Ali’ye 24 saatlik bir ültimatom vererek İtalya’nın Trablusgarp’ı işgal edeceğini bildirmiş ve 29 Eylül 1911 tarihinde Osmanlı’ya savaş açtığını ilan etmiştir. Öte yandan Osmanlı Devleti için Trablusgarp’daki durumlar hiç de iyi değildir. Zira resmî belgelere göre Trablusgarp’taki düzenli birliklerin miktarı sadece 5.000 kadardır.

 

Her ne kadar Meşrutiyet’le birlikte Trablusgarp mecburi askerlik kapsamına alınmış olsa da; askerlik çağında bulunan 16.000 kişiden sadece 3.400’ü hizmete alınabilmiştir. Ayrıca Trablusgarp’ta bir savaş için gerekli olan erzak, cephane, sağlık tesisleri vb. donanımlar da yoktur. Öte yandan Trablusgarp’a asker göndermek için donanmanın durumu da hiç iç açıcı değildir.

 

Tüm bu koşullar altında 29 Eylül’de Trablus önlerine gelen İtalyan donanması, 3 Ekim’de burayı bombardımana tutmuştur. Kıyı şeridini kolaylıkla ele geçiren İtalyanlar, içerilere doğru ilerlemeye başladıklarında karşı tarafın içinde bulunduğu tüm olumsuz koşullara rağmen ciddi bir direniş sergilediğini görmüşlerdir.

 

Donanmanın güçsüzlüğü ve Çanakkale Boğazı’nın İtalyan donanması tarafından kapatılmış olması nedeniyle karadan asker göndermek isteyen Osmanlı, bu kez de İngiliz idaresindeki Mısır’ın tarafsızlığını ilan etmesinden dolayı bundan vazgeçmek zorunda kalmıştır.

 

İşte böylesi bir ortamda Enver Bey ile Fethi (Okyar) ve Mustafa Kemal (Atatürk) gibi subaylar, Trablusgarp’ın bölgesel kaynaklarla savunulacağı konusunda fikir birliğine vararak Harbiye Nezareti nezdinde gerekli girişimlerde bulunmuşlar ve gizli bir şekilde Trablusgarp’a gitmişlerdir.

 

Hamdi takma adını kullanan Enver Bey ilk kafile ile Trablusgarp’a gitmiş. Mustafa Kemal ise gazeteci Şerif takma adıyla 8 Ekim 1911’de yola çıkarak 19 Ekim’de İskenderiye’ye varmıştır. Buradan önce Tobruk’a, ardından da Derne’ye geçmiştir.

 

Nihayetinde Enver ve Mustafa Kemal gibi Osmanlı subaylarının da katılmasıyla Derne’de, Bingazi’de ve Tobruk’ta İtalyanlara karşı başarılı savaşlar yapılmış ve İtalyan kuvvetlerinin iç kesimlere girmeleri engellenmiştir. Ancak, tam bu sırada Balkan Savaşı’nın başlaması Osmanlı Devleti’nin bu yöredeki subaylarını geri çağırmasına sebep olmuş, başarılı mücadele subayların ayrılmasıyla sekteye uğramıştır.

 

Trablusgarp Savaşı’nın Sonuçları

 

Sonuç olarak, Ekim 1912’de imzalanan Uşi Anlaşması’yla Trablusgarp İtalya’ya bırakılmış; böylece Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp egemenliği sona ermiş ve Kuzey Afrika’daki siyasi varlığı son bulmuştur. Trablusgarp Savaşı’nın en önemli sonuçlarından biri hiç kuşkusuz, bu savaşın Mustafa Kemal ve arkadaşlarının çetin şartlar altında geçirdikleri ilk savaş stajı olmasıdır.

 

Milli Mücadele’nin komutanları bu savaşta, komutası altındaki askerlerle beraber olma, disiplin sağlama, otorite kurma, başkalarını ateş altında idare etme ve yokluklar içinde dayanma gibi kabiliyetlerini deneyerek geliştirmişlerdir.

 

Nitekim Mustafa Kemal bu savaşın ardından 14 Kasım 1911’de binbaşılığa terfi etmiş; Enver ise 23 Mayıs 1912’de yarbaylığa terfi etmiştir.