Liberal Demokrasi, tüm devlet örgütlenmesinin temeline bireysel hak ve özgürlükleri koyan çoğulculuk, serbest piyasa ekonomisi, sivil toplum gibi unsurlara göre şekillenmiş, bireyin siyasi ve hukuki haklarının en geniş biçimde korunmasını savunan demokrasi anlayışıdır.
Batı Demokrasisi ya da Anayasal Demokrasi olarak da adlandırılan “liberal demokrasi” kavramı, anayasal olarak sınırlandırılmış bir demokrasi anlayışını ifade eder. Çoğulcu Demokrasi olarak da bilinen bu anlayış, günümüzde demokrasinin makbul ve gelişkin hali olarak kabul edilir.
Burada demokrasi “kim yönetmelidir?” sorusuna cevap verirken; liberalizm ise “nasıl yönetmelidir?” sorusuna cevap aramaktadır.
Hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, hür ve adil seçimler, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın hürriyeti gibi kavram ve süreçler, Liberal Demokrasinin temel bileşenleridir.
Anayasal yani sınırlandırılmış bir yönetim biçimi olma özelliği liberal demokrasinin klasik demokrasiden ayrıldığı temel noktadır.
Çünkü klasik bir demokraside çoğunluğun iradesi, organik bir bütün olarak kabul edilen halkın kolektif iradesine karşılık gelir.
Bu nedenle halk adına yönetimde olanlar, hiçbir sınırlama tanımaksızın her türlü eylem ve işlemi halk adına yaptıklarını savunabilirler, tek tek bireylerin çıkarını kolektif ve soyut bir varlık olan “halk” ın çıkarı uğruna feda edebilirler.
Buna karşın liberal demokrasi anlayışında ise halkın çıkarının halkı oluşturan somut bireylerin çıkarlarından daha üstün olmadığı ve halkın çıkarı denen şeyin son tahlilde bireylerin çıkarlarının toplamından ibaret olduğu kabul edilir.
Diğer bir ifadeyle klasik demokrasiden farklı olarak liberal demokrasilerde, sadece çoğunluğun yönetimi değil ama aynı zamanda azınlığın hak ve özgürlüklerinin korunması da aynı derecede önemlidir.
Bu anlayışta iktidar halkın çoğunluğu tarafından seçilmiş olsa da, sınırsız hareket edemez. Bireyin hak ve özgürlüklerini sınırlayamaz.
Liberal demokrasi, anayasacılık teorisi tarafından şekillendirilmiştir. Kısaca anayasacılık teorisi, gücün tek merkezde toplanması ve kötüye kullanılmasına karşı geliştirilmiş bir kontrol ve denge mekanizmaları bütünüdür.
İktidarı elinde tutanların her daim yozlaşma eğilimine sahip olduğunu savunan liberal demokrasi anlayışı, iktidarın gücünü sınırlandırmak için çeşitli prosedür ve mekanizmalar geliştirmiştir.
İktidarın, yatay eksende yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında bölüştürülmesini içeren kuvvetler ayrılığı prensibi liberal demokrasinin devlet iktidarını sınırlama amacına yönelik geliştirdiği kurumsal düzenlemelerin en başında gelir. Bu nedenle kuvvetler ayrılığı prensibi, liberal demokrasi anlayışının ayrılmaz bir parçasıdır.
Liberal demokrasilerin bir diğer önemli belirleyeni, seçimlerin yarışmacı ve özgür bir ortamda gerçekleşmesi gereğidir. Liberal Demokrasilerde seçimlerin nasıl bir ortamda gerçekleştiği, seçimlerin sonucundan çok daha önemlidir.
Liberal Demokrasilerde seçimlerin yarışmacı olmasını sağlayan şey kamusal sorunların çözümüne ilişkin alternatif öneriler ortaya koyan kişiler ve grupların varlığıdır.
Bunun için bireylerin gerek toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün gerekse de düşünce ve ifade özgürlüklerinin güvence altına alınmış olması gerekir.
Çünkü ancak bu sayede bireyler, sivil toplumda aktif bir şekilde eylemde bulunarak bir kamuoyu yaratabilir ve siyasal süreçlere etkide bulunabilirler.
Böylesi bir ortamda farklı grup ve siyasi partilerin farklı siyasi ideolojiler etrafında örgütlenerek iktidarı ele geçirmeye çalışmaları “çoğulculuk” olarak adlandırılır ve bu özelliği itibariyle liberal demokrasi zaman zaman “Çoğulcu Demokrasi” olarak da isimlendirilir.