Tarık Buğra’nın Küçük Ağa Romanı’nın Özeti ve Tahlili

Bu yazımızda kısaca, Tarık Buğra’nın Küçük Ağa isimli romanının kısa bir tahlili, incelemesi, değerlendirmesi ve özeti yapılacaktır. Küçük Ağa, 1963 yılında İstanbul’da yayımlanmıştır. Tarık Buğra’nın ikinci romanıdır.

 

 

Tarık Buğra, çocukluğundan itibaren babasından, babasının arkadaşlarından dinlediklerinden ve yazılı belgelerden hareketle kaleme aldığını belirttiği Küçük Ağa romanında, Millî Mücadele yıllarının özel bir dönemini inceler. Bu dönem, Kuvayı Milliye’nin oluşumundan Çerkez Ethem birliklerinin bozguna uğratılmasına kadar geçen dönemdir.

 

Romanın kahramanları İstanbullu Hoca, Çolak Salih, Reis Bey, Doktor Haydar ve Ali Emmi gibi halktan insanlardır. Romanda hayatın farklı yönlerinden kişilerin (doktor, hoca, kaymakam vs.) yer alışının temel nedeni, yazarın kazanılan zaferi, bütün millete ait göstermek istemesindendir.

Gerçekten de, roman dikkatle okunduğunda görülecektir ki, kurguda yer alan şahısların tümü, Millî Mücadele yıllarının birer unsurunu simgelemektedirler. Roman’ın ana omurgasını ise Çolak Salih ve Küçük Ağa (önceleri İstanbullu Hoca) karakterlerinin yaşadıkları oluşturur. Bu iki şahıs romandaki diğer karakterlerden fonksiyon ve simgelediği unsurlar bakımından öne çıkar.

 

Çolak Salih, Çanakkale’de kolunu kaybetmiş, herkesin kendisine acıma duygularıyla yaklaştığı, hatta uzaklaştığı bir adamdır. Görev anlayışı en üst seviyede gelişmiş olan Çolak Salih, geçmişin ihtişamını arayan bir halk adamıdır. Bu tarz adamların Memleketine ve vatanına olan geleneksel bağlılığını temsil eder. Millî Mücadele öncesinde çok iyi bir askerdir. Silah talimlerinde hâlâ iyidir. Aynı zamanda güvenilir bir kuryedir. Aile hayatı söz konusu değildir.

 

İstanbullu Hoca ise Anadolu insanının Millî Mücadeleye bakışını en iyi ortaya çıkarabilecek bir mekândadır: Cami. Çünkü, Cami, Osmanlı İmparatorluğunda Millî duyarlılığın, halifeye bağlılığın en çok konuşulduğu, tartışıldığı bir mekan özelliğine sahiptir. İstanbullu Hoca karakteri, başlangıçta cemaati etkileyen konuşmaları ve Osmanlıya bağlılığı ile karşımıza çıkarken, romanın ilerleyen kısımlarında Millî Mücadeleye ve bağımsızlığa olan inancı ile ortaya çıkar. Ancak zafer sonrasına dair kuşkuları da bulunmaktadır.

İstanbullu Hoca’nın romanın başlangıcında din adamı olması bir tesadüf değildir. Zira Roman, İstanbullu Hoca’nın (Mehmet Reşit), Küçük Ağa oluş macerası üzerine kurulmuştur. Tarık Buğra’nın bir din adamını temel kahraman olarak belirlemesinde ve romanını ondaki değişim üzerine kurmasının en önemli nedeni, vatanın kurtulmasında dinin fonksiyonunu tanımlamaktır.

 

Görüş ve Önerileriniz İçin