Susurluk Olayı Nedir?

3 Kasım 1996’da Susurluk yakınlarında Mercedes markalı bir otomobil bir kamyona çarptı. Ancak kazaya karışan isimlerden dolayı, bu kaza basit bir trafik kazası olmanın çok ötesindeydi.

 

Otomobilin sürücüsü, polis okulu müdürü Hüseyin Kocadağ’dı. Yolcular ise Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak ve Gonca Us’du.

 

Abdullah Çatlı, Türkiye İşçi Partili yedi öğrencinin öldürülmesinden, uyuşturucu kaçakcılığından ve Milliyet’in başyazarı Abdi İpekçi’yi öldürmekten ve Papa’yı yaralamaktan mahkum olan Mehmet Ali Ağca’yı hapishaneden kaçırmaktan dolayı Türk polisi ve İnterpol tarafından aranan bir isimdi.

 

Diğer isim Sedat Edip Bucak, Urfa’daki Bucak aşiretinin reisi ve dönemin DYP milletvekili iken Gonca Us ise mankendi.

 

Aracın şoförü Hüseyin Kocadağ ile birlikte kazada ölen Abdullah Çatlı ve onun sevgilisi olduğu iddia edilen Gonca Us’un üzerlerinden Mehmet Özbay ve Melahat Özbay isimli sahte kimlikler çıktı.

 

Otomobilde ayrıca silah ve susturucular da bulunmuştu.

 

Yıllardır polis tarafından aranan bir ismin, bir milletvekili ve polis okulu müdürüyle aynı araçta bulunması, Türkiye’de yoğun bir derin devlet tartışmasını gündeme getirdi.

 

Bu tartışmalar sonucunda dönemin içişleri bakanı Mehmet Ağar 8 Kasım’da istifa etmek zorunda kaldı.

 

Bu konu ile ilgili olarak bir takım davalar açıldı, iki hükümet raporu hazırlandı ve bir de meclis araştırması yapıldı.

 

Olayın kökeninde, olası bir Sovyet istilasına karşı, İtalya’daki Gladio gibi NATO tarafından kurulan bir örgütün olduğu iddia edildi.

 

İddiaya göre zamanında ASALA, PKK ve birtakım sol örgütlere karşı gizli hareketler yürütmek için kullanılan bu örgütler, zamanla uyuşturucu kaçakçılığı gibi mafyavari işlere girişmişlerdi.

 

Ancak olayın sonunda bazı kişiler mahkum edilmiş olsa da bu tür “derin devlet” iddialarının üzerine gidecek denli derin bir sorgu ve soruşturma yapılmadı ve Susurluk Davası kapandı.

 

Bu olayın halk nezdindeki önemli sonuçlarında biri “Sürekli Işık İçin Bir Dakika Karanlık” kampanyası oldu. 1 Şubat 1997’den 9 Mart’a kadar her akşam saat dokuzda ışıklar bir dakika süreyle kapatıldı.


Bir çok vatandaşın katıldığı bu eylemler sırasında tencere kapakları birbirine vuruldu, klaksonlar çalındı.

 

Bu arada bazı kanunsuz işleri yürütmek amacıyla kullanılan devlet anlamında “derin devlet” kavramı da dilimize yine Susurluk Olayı ile yerleşmiş oldu.