İnsan Hakları Kısaca Nedir?

İnsan Hakları Nedir?

Anlam ve içerik bakımından oldukça zengin bir kavram olan İnsan Hakları kavramı, insanın yalnızca insan olması nedeniyle sahip olduğu hakları ifade eder. Bu haklar, insanın değerini ve onurunu tüm yönleriyle (fiziksel, biyolojik, kişisel, kültürel vb.) korumayı amaçlayan evrensel ilke ve kurallardır. İnsan Hakları insanı sadece korumayı değil, geliştirmeyi de amaçlar. Bu anlamda insanın yaşam kalitesini artırmaya yönelik her türlü çabada insan hakları kavramına dâhildir.

 

En temel insan hakları başta yaşama hakkı olmak üzere,

kişi dokunulmazlığı hakkı,

kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı,

düşünce ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü,

çalışma hakkı,

sosyal güvenlik hakkı,

barış hakkı, çevre hakkı vb. haklardır.

 

İnsan hakları, insanı tüm yönleriyle korumayı amaçlamasının yanında bütün insanlar için geçerli olan yani tüm insanları da içine alan haklardır. İnsanlar; dili, dini, cinsiyeti, rengi, etnik kökeni, ekonomik ve sosyal konumu ve kültürel özellikleri her ne olursa olsun bu haklardan yararlanır.

 

 

İnsan hakları, insanın hangi durumda ve hangi koşulda olursa olsun, sırf insan olmasından dolayı kazandığı değeri tanımaktır. İnsan hakları; insana saygı gösterilmesini, bütün insanların bu değer ve saygınlığa ulaştırılması için çaba sarf edilmesi gerektiğini ifade eder.

 

Yukarıda kısaca tanımlamaya çalıştığımız insan haklarının temel özelliklerini 6 maddede inceleyecek olursak, insan haklarının temel özellikleri şunlardır:

 

 

1. İnsan hakları, bütün insanların eşit bir şekilde ve sonsuza dek sahip olduğu haklardır.

 

2. İnsan hakları evrenseldir. Yani dünyanın neresinde olursa olsun tüm insanlar için geçerlidir. Dolayısıyla insanlar bir ülkenin vatandaşı oldukları için değil, insanlık ailesinin bir parçası oldukları için bu haklara sahiptir.

 

3. İnsan hakları, insanlara birileri tarafından verilen haklar değildir. Onlar insan oldukları için zaten doğuştan bu haklara sahiptir. Dolayısıyla İnsan Hakları geri alınamayacağı gibi bir başkasına da devredilemez. Bir başka ifadeyle insan olma durumu sona eremeyeceğine göre insan hakları da ortadan kaldırılamaz.

 

4. İnsan hakları birbirleriyle ilişkili ve birbirine bağlantılı haklardır. Bu anlamda, insan hakları hep birlikte ve birbirini tamamlayan bir çerçeve içinde anlamını kazanır. Örneğin karar alma süreçlerine katılma hakkı, kendini ifade etme, örgütlenme, öğrenme ve yaşamın temel gereksinimlerini isteme hakkı gibi diğer insan haklarıyla oldukça yakından ilişkilidir.

 

5. İnsan hakları, insanın onuruyla yaşaması için gerekli olan tüm özellikleri ortaya koyan haklardır. Bu nedenle hangi sebeple olursa olsun herhangi bir insanın, insan haklarını çiğnemek, o kişiye insan değilmiş muamelesi yapmakla birdir.

 

6. Son olarak, insan haklarını talep eden herkes, aynı zamanda birtakım sorumlulukları da kabul etmiş sayılır. Bu sorumlulukların en başında hiç şüphe yok ki başkalarının haklarına saygı göstermek gelir.

 

 

İnsan Haklarının Sınıflandırılması

 

İnsan Haklarıyla ilgili bir diğer çok önemli nokta şudur ki, insan hakları hep aynı kalmamıştır. Bu haklar tarihsel süreç içerisinde gelişmiş ve çeşitlenmiştir. İnsan Haklarında yaşanan bu gelişme ve çeşitlenmeyi açıklamada en sık kullanılan yol “üç kuşak” düşüncesidir. Bu düşünceye göre insan hakları üç kuşak haktan oluşur: Birinci Kuşak Haklar, İkinci Kuşak Haklar ve Üçüncü Kuşak Haklar.

 

 

Birinci Kuşak Haklar

 

“Birinci kuşak haklar” denilen haklar daha çok sivil, siyasal ve kişisel haklardır. Başta yaşama hakkı olmak üzere özel yaşama dokunmama, düşünceyi açıklamaya müdahale etmeme gibi dokunulmazlıklar bu hakların özünü oluşturur.

 

Birinci Kuşak Haklar, temelde kişiyi devletin ve diğer kişi ya da grupların saldırısından ve baskısından korumayı amaçlayan ve kişinin insanca yaşamasını sağlamayı temele alan haklardır. Bunlar öylesine temel haklardır ki, İnsan hakları denildiğinde ilk akla gelen ve üzerlerinde en az tartışma yaşanan haklar bu haklardır.

 

Zira hemen hemen herkesin üzerinde uzlaştığı; yaşama hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, düşünceyi açıklama hakkı, ayrımcılığa uğramama ve adil yargılanma hakkı gibi haklar bu hakların içine girer.

 

 

Birinci Kuşak Haklar genellikle “negatif haklar” olarak karşımıza çıkar. Yani neyin yapılması gerektiğini değil, neyin yapılmaması gerektiğini ya da ne yapılırsa bunun bir insan hakkı ihlali olacağını dile getirir.

İkinci Kuşak Haklar

 

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde sivil ve politik hakların yanında bir dizi ekonomik, sosyal ve kültürel haklar da yer alır. Bu haklar “ikinci kuşak haklar” olarak isimlendirilir. Bu haklar, temel moral ve anayasal haklar olarak da yirminci yüzyıla kadar pek kabul görmemişlerdir. Eğitim hakkı, Çalışma Hakkı gibi ekonomik ve sosyal nitelikli haklar bu hak grubunun içine girer.

 

Üçüncü Kuşak Haklar

 

Bugün uluslararası hukukta yukarıda saydığımız ilk iki kuşak hak dışında, üçüncü nesil haklarla da karşılaşılmaktadır. Bu haklar, gelişme hakkı, barış hakkı, temiz bir çevrede yaşama hakkı gibi bireyden ziyade grupları ve toplumu ilgilendiren haklardır. İnsanlığın gündemine yeni girmeye başlayan haklardır. Bu yeni kuşak haklar, dayanışma haklarıolarak isimlendirilmektedir. Üçüncü Kuşak haklar, bireylerin hakları olmaktan ziyade sosyal grupların haklarıdır.

 

Bu haklar, tüm insanlığın barışa ve sağlıklı çevreye sahip olma hakkını ve her halkın kendi geleceğini ve kendi kültürünü belirleme hakkını içerirler. Dünya çapında harekete geçmeyi gerektiren bu tarz hakların insanlığa sağlanması en başta uluslararası kurumların üzerine düşen bir görevdir.

 

Ancak bazı düşünürler üçüncü kuşak hakların insan hakları düşüncesiyle uyuşmadığını savunmaktadır. Bu düşünceye göre, insan hakları, kişinin yalnız insan olması nedeniyle sahip olduğu haklar iken üçüncü kuşak haklar denilen “dayanışma hakları” nın taşıyıcıları bireyler değil, gruplardır. Bu nedenle kimi düşünürler, üçüncü kuşak hakların insan hakları arasında sayılmaması gerektiğini savunurlar. Bu düşünürler, üçüncü kuşak hakların insan haklarıyla yakın ilişki içinde olmasına karşın onlardan ayrı değerlendirilmesi gerektiğini ve bu nedenle farklı bir hak kategorisi oluşturdukları söylerler.

 

Ancak bu söylenenlerden, bu tür hakların var olmadığı ya da bu hakların önemsiz olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Üçüncü Kuşak haklara ilişkin talepler günümüzdeki siyasal ve ekonomik koşulların da etkisiyle giderek artmaktadır. Hatta kimi zaman bu haklar korunup güvenceye alınmaksızın, temel haklar dediğimiz haklarında korunması güçleşmektedir. Örneğin yaşama hakkının sağlanması temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkıyla önemli ölçüde ilişkidir.

 

Jellinek’in İnsan Hakları Sınıflandırması: Negatif, Pozitif ve Aktif Statü Hakları

 

Temel hak ve hürriyetler, Alman Hukukçu Georg Jellinek tarafından üçe ayrılmıştır. Bunlar: Pozitif Statü Hakları, Aktif Statü Hakları ve Negatif Statü haklarıdır. 

 

Bu ayrıma göre Negatif statü hakları, yani diğer adıyla kişisel haklar, kişinin devlet tarafından dokunulamayacak olan özel alanının sınırlarını çizen hak ve hürriyetleri tanımlar.

 

Bu haklar için devletin sadece “karışmama ödevi” bulunur. Bu bağlamda kişinin yaşam hakkı, din ve vicdan özgürlüğü gibi hakları negatif statü haklarına örnek olarak gösterilebilir. 

 

Pozitif statü hakları yani diğer adıyla sosyal haklar ise bireylere devletten olumu bir davranış,
bir hizmet, bir yardım beklme imkânı tanıyan haklardır. Devletin mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde
yerine getirilen bu haklara, çalışma hakkı, sağlık hakkı, konut hakkı, sosyal güvenlik hakkı gibi insan hakları örnek olarak verilebilir.

 

Son olarak Aktif statü hakları yani diğer adıyla siyasi haklar ise adından da anlaşılacağı üzere, kişinin devlet yönetimine katılmasını sağlayan haklardır. Bu haklara örnek olarak seçme ve seçilme hakkı, siyasî parti kurma hakkı, siyasî faaliyette bulunma hakkı, kamu hizmetine girme hakkı ve dilekçe hakkı verilebilir. 

 

Görüş ve Önerileriniz İçin