TBMM’nin Açılması Hakkında Özet Bilgi

Son Osmanlı Mebusan Meclisi

 

23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılmasına giden süreç, son Osmanlı Mebusan Meclisinin toplanmasıyla başladı. Son Osmanlı Mebusan Meclisi, 12 Ocak 1920 tarihinde İstanbul’da toplandı.

 

Son Osmanlı Mebusan Meclisi 3 ay gibi kısa bir süre açık kalmış olmasına rağmen Misak-ı Milli gibi önemli bir belgeyi kabul etmek suretiyle Anadolu direnişine önemli bir meşruiyet sağladı.

 

28 Ocak 1920’de kabul edilen Misak-ı Milli, Sivas ve Erzurum Kongreleri’ni esas alan bir metindi ve bir anlamda Milli Mücadele’nin siyasal hedeflerini oluşturmuştu. Bu gelişmelerden rahatsız olan İtilaf Devletleri ise 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal etti.

 

İşgalin hemen ardından bazı milletvekilleri tutuklanarak Malta’ya sürüldü. 18 Mart 1920’de son toplantısını yapan Mebusan Meclisi, mevcut koşullar altında faaliyetlerini sürdürmesinin imkânsız olduğuna karar vererek dağıldı.

 

TBMM’nin Açılması

 

İstanbul’un işgal edilmesi ve meclisin dağılmasının yarattığı en önemli sonuçlarından biri, Anadolu’da ülkenin yönetimini üstlenecek yeni bir meclisin kurulması ihtiyacının doğmasıydı. Mustafa Kemal Paşa bu amaçla yakın çevresi, ordu kumandanları ve bürokrasiyle görüşmeler yaptı ve bu görüşmelerin ardından 19 Mart 1920’de, yeni meclis için seçimlerin yapılacağını duyurdu.

 

Bu seçimlerin ardından İstanbul Mebusan Meclisinden gelen mebuslarla, yeni seçilen mebuslar 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturdular.

 

Birinci Meclis olarak da anılan ilk meclis ve Ankara hükûmeti bundan böyle Milli Mücadele hareketinin tek meşru temsilcisi oldu. 23 Nisan 1920’de ilk toplantısını yapan Birinci Meclis, 6 Nisan 1923 tarihinde dağılana kadar Milli Mücadele sürecinin askerî ve siyasal yönlerini başarıyla yönetti ve yeni rejimin temelleri de yine bu mecliste atıldı.

 

Birinci Meclis, 23 Nisan’da, en yaşlı üye Sinop Mebusu Şerif (Avkan) Bey’in başkanlığında açıldı. 24 Nisan tarihinde ise Mustafa Kemal Paşa Meclis Reisi seçildi. Mustafa Kemal Paşa’nın reis seçilmesinin ardından hükûmet kurulmasına yönelik meclise verdiği önerge, yeni idarenin nitelikleri hakkında önemli ipuçları verir. Bu önerge, yasama ve yürütme yetkilerinin meclisin elinde toplandığı, meclis üstünlüğüne ve kuvvetler birliği esasına dayalı bir yönetim tarzı teklif etmekteydi.

 

Önergeye göre Meclis, seçtiği vekillerden oluşan bir heyet eliyle hükûmet işlerini yürütecek, meclis başkanı aynı zamanda bu heyetin başkanı olacaktı. Mustafa Kemal Paşa önergesinde saltanatı doğrudan karşısına almamakla beraber, Padişahın İstanbul’da esir olduğunu, bu nedenle İstanbul’la ilişkiye girmenin hiçbir yararı olmadığını belirtti. Mustafa Kemal Paşa’ya göre ülkenin yazgısına bütünüyle el konması gerekiyordu.

 

Birinci Meclis’in Faaliyetleri

 

Birinci Meclis ilk aylarında bir dizi önemli yasayı yürürlüğe koyarak işe başladı. Bu yasalardan ilki 29 Nisan 1920 tarihli Hıyanet-i Vataniye Kanunuydu. Bu kanunla TBMM’nin meşruiyetine karşı koyanların vatan haini sayılacağı ve mahkemelerin bu yönde vereceği kararların kesin olacağı hükme bağlandı. Bu kararların infazı TBMM’nin onayına bağlı olacaktı. Dolayısıyla birinci meclis, yasama ve yürütme yetkisinin yanı sıra yargı yetkisini de kendi elinde toplamıştı.

 

2 Mayıs 1920’de kabul edilen “İcra Vekillerinin Seçim Şekline Dair Kanun” isimli bir başka kanunla hükûmetin kuruluş şekli ve kurulacak bakanlıklar belirlendi. Kanun’un kabul edilmesinin ardından vekiller meclis tarafından seçilerek görevlerine başladılar.

 

Meclisin düzenlediği önemli kanunlardan bir diğeri ise İstanbul hükûmetinin yasama ve yürütme gücüyle ilgiliydi. 7 Haziran 1920’de kabul edilen bir kanunla, İstanbul’un işgal edildiği belirtilerek 16 Mart 1920 tarihinden itibaren TBMM’nin onayı dışında İstanbul hükûmeti tarafından yapılmış bütün antlaşmalar ve icraatlar geçersiz sayıldı. TBMM böylece kendisini yasama ve yürütme erkine sahip tek meşru siyasal organ olarak tanımladı.

 

5 Eylül 1920 tarihli Nisab-ı Müzakere Kanunu ise meclis üye sayısındaki belirsizliği giderdi. Kanun aynı zamanda meclisin amacını Hilafet ve Saltanatın, vatan ve milletin kurtarılması ve bağımsızlığını sağlamak olarak tanımladı. Böylece meclis içinde saltanat yanlılarının çıkarabileceği ikiliklerin de önüne geçilmiş oldu.

 

TBMM’nin çözmeye çalıştığı sorunlardan bir diğeri ise büyüyen asker kaçakları sorunuydu. Balkan Harbi’nden beri cephelerde kesintisiz savaşmış Anadolu halkı yeni bir savaşın yükünü kaldıracak durumda değildi. Oysaki Yunan ordusunun yenilmesi için tüm silahlı güçlerin cepheye seferber edilmesi oldukça önemli bir gereklilikti.

 

TBMM bu amaçla 11 Eylül 1920’de, “Firariler Hakkında Kanun” adından bir kanun çıkardı. Bu kanun ile İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Meclisin seçeceği üç mebustan oluşacak olan bu mahkemelerin kararları kesindi. İstiklal Mahkemelerinin görev alanı asker kaçakları, vatan hainliği, casusluk, memleketin maddi ve manevi gücünü her ne şekilde olursa olsun kırmaya çalışmak suçlarını da kapsamaktaydı.

 

1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu (Anayasası):

 

TBMM’nin en önemli yasama faaliyetlerinden bir diğeri ise hiç kuşku yok ki Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’dur. 20 Ocak 1921’de kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile rejimin temelleri halk egemenliği ve meclis üstünlüğü üzerinden tanımlandı. 1921 Anayasası olarak da adlandırılan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun ilk üç maddesi rejimin temel niteliklerini belirlemekteydi.

 

– 1. Madde egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu ilkesini kabul ederken;

– 2. madde, TBMM’nin milletin tek ve gerçek temsilcisi olduğunu ve yasama, yürütme kuvvetlerinin TBMM’de toplandığını belirtmekteydi.

– 3. maddeye göre ise Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunacak ve hükûmet, ‘Büyük Millet Meclisi hükûmeti’ unvanını taşıyacaktı. Aslında bu maddelerle tanımlanan yönetim şekli cumhuriyet rejiminden başka bir şey değildi.

 

Söz konusu maddeler aynı zamanda TBMM’in açılışından beri uyguladığı kuvvetler birliğini ve meclis hükûmeti sistemini tanımlarken; TBMM’nin halk egemenliğini nasıl icra edeceği ise milletvekili seçimleriyle ilgili olan 4. maddede açıklanmaktaydı.