Oligarşi nedir?
En basit tanımıyla oligarşi, ayrıcalıklı küçük bir grubun iktidarı elinde bulundurması durumudur. Birkaç kişiden oluşabileceği gibi kalabalık bir kadrodan da oluşabilecek olan bu grup; zenginlik, din, ırk vs. gibi ayırıcı bir özellikle diğer insanlardan ayrılır ve onlar üzerinde iktidar kurar.
Ancak en bilinen şekliyle oligarşi, zenginlerin, servet sahiplerinin yönetimini ifade etmek için kullanılır. Örneğin ünlü filozof Platon oligarşiyi bu şekilde tanımlamış ve aristokrasinin bozulmuş hali olarak kabul etmiştir.
Oligarşik yönetimlerin önemli bir özelliği, bu tarz yönetimlerde iktidarın halk tarafından denetlenemez ve kontrol edilemez oluşudur.Oligarşilerde, iktidarı elinde bulunduran ve “oligark” olarak adlandırılan grup iktidarı sadece kendi çıkarı ve devamlılığı için kullanır.
Oligarşik yönetimler pek çok değişik biçimde ortaya çıkabilir. Örneğin demokrasilerde dahi, oligarşiye kayma eğilimi her zaman mevcuttur. Hatta bunun kaçınılmaz olduğunu savunan düşünürler vardır. Buna göre seçimle iktidara gelen bir lider kadrosu için zamanla tek amaç iktidarlarını sürdürmek haline gelebilir.
Bu durumda, iktidarı elinde bulunduranlar, kendilerini iktidara getiren halkın çıkarlarından çok kendi çıkarlarını ve geleceklerini düşünebilir ve sadece bu yönde işlerine yarayabilecek adımlar atabilir.
“Oligarklaşma Eğilimi” olarak adlandırılan bu durumun kimi düşünürlere göre kaçınılmaz olduğundan bahsetmiştik. Örneğin Robert Michels, 20. yüzyıl başlarında ortaya attığı “Oligarşinin Tunç Kanunu” teorisiyle, devlet dahil bütün örgütlerde iktidarı elinde tutanların zamanla oligarklaştığını belirtir.
Ona göre başlangıçta demokratik bir amaçla yola çıkılmış olsa bile, üst kademede bulunanların zaman içinde kendi çıkarlarını ve iktidarlarını sürdürebilmek amacıyla tabandan uzaklaşmaları ve oligarşik yapılar oluşturmaları kaçınılmazdır. Ayrıca bu durum sadece devlet yönetimi için değil, tüm bürokratik örgütlenmeler için geçerlidir.
Aynı şekilde, küreselleşme ve kapitalizm çağındaki bütün modern devletlerin aslında büyük sermaye sahipleri ve çok uluslu şirketler tarafından yönetilen birer oligarşik yönetim aygıtı olduğunu savunan düşünürler de bulunmaktadır.
Bu düşünceye göre devletler, her ne kadar demokratik birer görünüme sahip olsalar da, sermayenin çıkarına göre hareket eden ve sermaye tarafından yönetilen örgütlerdir.
ABD’li Sosyolog C. Wright Mills’in “İktidar Seçkinleri” kitabı, bu düşüncenin önemli bir örneğidir.
Son olarak oligarşi kavramından bahsedilirken sıklıkla kendilerine atıf yapılan “Rus Oligarkları” ndan bahsedersek oligarşi kavramının daha iyi anlamış oluruz.
Bu ifade, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ve komünist rejimin tasfiyesiyle birlikte Rusya’da ortaya çıkan özelleştirme furyası sonucunda, daha önce devlete ait olan birçok işletmeyi çok küçük fiyatlarla satın alarak kısa zamanda milyar dolarlık servete sahip olan Rus işadamlarını ifade eder.
Bu isimler dönemin Rusya Başkanı Boris Yeltsin iktidarına adeta ortak olarak ülke ekonomisini ve siyasetini yönlendirir hale gelmişlerdi. Bunların iktidardaki güçleri, ancak 2000’in başında devlet başkanlığına gelen Vladimir Putin döneminde sınırlandırıldı.