Babıali Baskınını tetikleyen olaylar, Balkan Savaşlarıyla başladı.
Karadağ 8 Ekim 1912’de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. Ardından Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan’ın da bu savaşa katılmasıyla Balkan Savaşları başladı. İki aşamadan oluşan bu savaşların ilkinden büyük bir yenilgiyle ayrılan Osmanlı, 3 Aralık’ta Ateşkes Antlaşması imzalamak zorunda kaldı.
Birinci Balkan Savaşı’nın sonunda Bulgarlar Çatalca’ya kadar gelmiş ve Edirne’yi kuşatmışlardı. Hükûmetin Edirne’nin kaybına yol açacak bir barış antlaşması imzalaması ihtimali İttihat ve Terakki Cemiyetini harekete geçirdi.
Tarihler 23 Ocak 1913’ü gösterdiğinde başlarında Enver Paşa’nın olduğu bir grup İttihatçı subay, 150-200 kişilik bir grupla birlikte Babıâli’yi bastı.
İlk etapta Enver Bey, Yakup Cemil ve arkadaşları, gürültüler üzerine koridora çıkan Nâzım Paşa’yı öldürdüler. Ardından Nazırların toplantı yaptığı odaya girerek, “Millet sizi istemiyor, istifa ediniz!” diyerek Sadrazam Kamil Paşa’yı istifaya zorladılar.
İstifayı kabul etmek zorunda kalan Kâmil Paşa’dan istifa dilekçesini alan Enver Bey, Padişah Sultan Reşat’ın yanına çıkarak Mahmut Şevket Paşa’nın Sadrazamlığa getirilmesini istedi. Sultan Reşat bu teklifi kabul etti. Böylece Kamil Paşa hükümeti düştü ve yerine Mahmut Şevket Paşa hükümeti kuruldu.
Türk siyasal tarihine Babıâli Baskını olarak geçen bu baskın sonucunda İttihat ve Terakki Cemiyeti, kendi istedikleri bir ismi sadrazam yaptırarak siyasal iktidarı doğrudan ele almaya bir adım daha yaklaştı.
Baskının hemen ardından Balkan devletleri yeniden saldırıya geçtiler ve 26 Mart’ta Bulgaristan Edirne’yi işgal etti. 10 Haziran 1913’te ise Londra Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti Midye-Enez hattının batısında kalan tüm Balkan topraklarını kaybetti.
İkinci Balkan Savaşı ise Bulgaristan’ın kazandığı topraklar karşısında diğer Balkan Devletlerinin Bulgaristan’a saldırmasıyla başladı. Bu fırsatı değerlendiren İttihatçılar, Enver Bey yönetiminde Edirne’ye girerek Edirne’yi geri aldılar.
Babıâli Baskınının ardından sadrazamlığa getirilen Mahmut Şevket Paşa, 11 Haziran 1913’te Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın bir destekçisi tarafından öldürüldü. Bu suikast, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne muhaliflerini tasfiye etme ve iktidarı doğrudan ele alma şansı verdi.
Bu suikastın ardından ülke yönetimini tamamen tekeline alan İttihat ve Terakki Cemiyeti, ilk defa hükûmeti içeriden yönetmeye başladı. Cemiyetin önemli ismi Talat Bey, 1917’de sadrazamlığa yükselerek Talat Paşa oldu.
1914 yılı başlarında rütbesi paşalığa kadar yükseltilen Enver Paşa ise yeni kabinede Harbiye Nazırı oldu. İstanbul muhafızı Cemal Bey de terfi ettirilerek paşalığa yükseltildi.
Ardından da sırasıyla Nafıa Nazırı ve Bahriye Nazırı oldu. Birinci Dünya Savaşı süresinde tüm otoriteyi elinde tutan ve Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar ülkeyi yöneten bu üç kişilik idareye Enver, Talat ve Cemal Triumvirası adı verilir.
Sonuç olarak Babıâli Baskını, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin mutlak iktidarını başlattı. Kısa bir süre sonra Birinci Dünya Savaşının başlamasıyla da savaşın doğurduğu olağanüstü şartlar rejimin otoriter niteliğini güçlendirdi.