Mecusilik Nedir? Zerdüştlük ve Mecusiliğin İnanç Esasları

Zerdüştlük, Zerdüştilik ya da Mazdeizm olarak da bilinen Mecusilik, İran coğrafyasında ortaya çıkmış bir dindir. Kurucusu, Mecusilerce peygamber olduğu kabul edilen Zerdüşt’tür. Zerdüşt’ün yaşamı, nerede doğduğu, hangi yıllarda yaşadığı gibi konular kesin olarak bilinmemektedir. 

İnanışa göre otuz yaşlarındayken Tanrı’nın temsilcisi olan vahiy meleği Vohu Mana ile karşılaşan Zerdüşt, bu melek aracılığıyla ruhsal olarak yüce tanrı Ahura Mazda’ya götürülmüştür. Böylece yeni bir inancı telkin etmekle görevlendirildiğine inanılan Zerdüşt etrafına bu inancı yaymaya başlamıştır. 

Özellikle Sasaniler döneminde İran’da oldukça yaygın olan ve milattan sonra 272’de İran’ın resmi dini olarak kabul edilen Zerdüştlük, İran coğrafyasının İslam hakimiyetine girmesiyle birlikte eski gücünü kaybetmiştir.

Günümüzde İran, Hindistan, Afganistan, ABD, Kanada, Azerbaycan başta olmak üzere bazı ülkelerde az sayıda da olsa Zerdüşt yaşamaktadır. 

Mecusilik, bir tarafta iyilik tanrısı Ahura Mazda” (Hürmüz), diğer tarafta ise kötülüğün tanrısı Angra Mainyu” nun (Ehrimen) olduğu düalist yani ikili bir tanrı anlayışına sahiptir. Buna göre evren bu iki karşıt güç arasındaki bir çatışma alanıdır.

Diğer taraftan bazı görüşlere göre Hürmüz ve Ehrimen iki ayrı Tanrı’yı değil, tek bir tanrının  iki farklı yönünü temsil etmektedir. Bu nedenle Mecusilik tek tanrılı bir din (hatta “İlk Tek Tanrılı Din”) olarak kabul edilir.  

Zerdüştlükte dünyanın sonuna doğru geleceği beklenilen kurtarıcının yani mesihin adı Saoşyant’tır.

Zerdüşt’ün soyundan geleceğine ve bakireden doğacağına inanılan Saoşyant’ın diğer pek çok dindeki mesih anlayışına benzer şekilde, yeryüzünde iyiliği tekrar hakim kılacağına inanılır. 

Mecusilerin kutsal kitabına ise Avesta adı verilri. Avesta’nın içinde Zerdüşt’e ait olduğu düşünülen bölüme ise Gathalar adıyla bilinir.  

Mecusilikte bir kişi öldüğünde onun bedeni kirli kabul edilir. Cesedin hava, su, ateş ve toprağı kirletmemesi için yakılması, gömülmesi ve suya atılması yasaktır. 

Ölen kişilerin cesetleri, yerleşim birimlerinde uzakta yer alan ve yüksek bir tepede inşa edilmiş Dahme veya Sessizlik Kulesi olarak adlandırılan yere konulur.

Burada cesetler parçalanarak akbaba ve benzeri yırtıcı hayvanlar tarafından yenilerek yok edilir. Nihayetinde etten tamamıyla sıyrılan ve kuruyan kemikler, kıyamet gününde yeniden dirilmesi inancıyla Dahme’nin içindeki bölümlere konulur. 

Mecusilikte, ölüm sonrası hayatla ilgili inançlar da oldukça belirgindir.

Ölüm sonrası kişinin ruhunun ilahî âleme doğru yükseldiği ve burada sorguya çekildiğine inanılır. Buna göre ölen kişinin dünyadayken yaptığı ameller bir terazide tartılır ve eğer iyilikleri ağır basarsa, Çinvat adı verilen köprünün genişleyeceği ve kişinin rahatlıkla bu köprüden geçip cennete gireceğine inanılır.

Eğer kötülükleri ağır basarsa, köprü bir bıçak ağzı gibi daralacak ve kişi bu köprüden geçemeyerek cehenneme düşecektir. Zerdüştlükte cehennem  bir arınma mekânı olarak tasvir edilmiştir. İnanca göre burada arınan ruhlar da sonunda cennete gidecektir.

Ateş, Mecusi inancında temel bir role sahiptir. Hatta bu rolden ötürü bazı kaynaklar Mecusilikten yani Zerdüştlükten “Ateşperestlik” olarak da bahsederler. 

Ancak Mecûsîlik’te ateş bir tapınma objesi ya da tanrı olmaktan ziyade tanrısal saflığın, temizliğin ve iyiliğin sembolü olarak kabul edilir. 

Bu bağlamda ateş, iyilik tanrısı Ahura Mazda’nın yani Hürmüzün sembolü olarak görülür. “Ataş Bahram” olarak adlandırılan Kutsal Ateş aracılığıyla Mecusiler, Ahura Mazda’ya ibadet ederler.

Bundan dolayı zerdüşt mabedlerine de “Ateşgede” denilmektedir.

Kutsal ateşin olmadığı yerlerde ise ibadetler güneşe dönerek gerçekleştirilir. Çünkü güneşin Ahura Mazda’nın sembolü ve ateşin kaynağı olduğu kabul edilir. 

Ateşle ilgili temizlik kurallarına riayet etmek oldukça önemlidir. Bu anlamda ateşte kullanılan yakıtlar temiz ve kuru olmak zorundadır.

Kutsal ateşe küfretmek, tükürmek ve söndürmek Mecusilikte en büyük günahlar arasındadır. 

Nitekim Mecusi rahiplerinin kutsal ateşin etrafında ritüelleri yerine getirirken ağızlarını peçeyle kapatmaları bu hassasiyetin bir sonucudur. 

Böylece kutsal kitaptan pasajlar veya ilahi okurken ağızlarından çıkabilecek tükürük benzeri parçacıklarının kutsal ateşe zarar vermesi engellenmiş olur.  

Mecusiler günde beş vakit ayin yapmaktadır. 

Bu ayinler güneş doğarken, güneş tam tepedeyken, öğleden sonra, güneş batarken ve gece vaktinde yapılır. Bahsettiğimiz gibi ayinler, Ahura Mazda’yı sembolize eden kutsal ateşe veya bu ateşin olmadığı yerlerde güneşe dönülmek suretiyle yerine getirilir. 

Ayrıca ayin öncesinde abdeste benzer şekilde yüz, eller ve ayakların yıkanması gerekir. Bu temizlikten sonra, ergenlik yaşı olarak kabul edilen on beş yaşını geçmiş herkes “kutsi/kusti” isimli bir kutsal kuşak bağlar.

Mecusilik’te yedi büyük bayram bulunur. 

Bu bayramlar arasında en önemlisi, “No Ruz” yani bizim dilimizdeki karşılığıyla Nevruz Bayramı’dır. Nevruz, 21 Mart’ta tabiatın dirilmesi anısına kutlanılır ve bu bayram dünyanın ve insanın yaratıldığı gün olarak kabul edildiğin yeni yılın da başlangıcı sayılır.

Mecusilikte üç temel rahip sınıfı bulunur.  Dastur, Mobed ve Ervad/Herbad şeklinde isimlendirilen bu rahip sınıflarının en üstünde Dastur yer alır. Bunlar her türlü ayini icra ettirebilen dinsel otorilerdir. 

Son olarak Zerdüştlüğün sembolü  ve Ahura Mazdanın bir tasviri olan “faravahar” dan bahsedecek olursak; sembolde kanatların üç katlı olması Mecusi ahlak prensipleri olan, iyi düşünce, iyi söz ve iyi ameli temsil etmektedir.

Vücudun altında bulunan üç katman tüy ise kötü düşünce, kötü söz ve kötü ameli ifade eder. Vücuttaki halka, ruhun ölümsüzlüğünü; yukarıya doğru kalkan el ise iyiliğe yönelmeyi belirtir. Diğer eldeki halka ise Mecusiliğe sadık kalmayı gösteren bir yüzük olarak kabul edilir. 

Görüş ve Önerileriniz İçin