Kısaca Lale Devri: Önemi, Yapılan Islahatlar ve Patrona Halil İsyanı

Osmanlı tarihinde 1718 Pasarofça Antlaşmasının imzalanmasıyla başlayan ve 1730 Patrona Halil İsyanıyla son bulan 12 yıllık Islahat dönemine Lale Devri denir.

Pasarofça Antlaşması, 1715 – 1718 yılları arasında Osmanlı ile Venedik ve Avusturya arasında yaşanan ve Osmanlı Devletinin yenilgisiyle sonuçlanan Petervaradin (Petrovaradin) savaşı sonrasında İngiltere ve Hollanda’nın arabuluculuğunda  imzalanmıştı. Bu antlaşma ile Batının üstünlüğünü kabul eden Osmanlı, kısa süreli bir barış dönemine girdi. 

Genelde Osmanlı’da zevk ve sefa dönemi olarak nitelendirilen bu dönem, yaygınlaşan lale yetiştiriciliği ve kurulan lale bahçeleri nedeniyle ilk olarak Yahya Kemal Bayatlı tarafından Lale Devri olarak adlandırılmış ve bundan sonra bu isimle anılır olmuştur.

Dönemin padişahı III. Ahmet, önemli devlet adamı Sadrazam Damat İbrahim Paşa’dır.

Lale Devri, Rusya ile imzalanan Prut (1711) ve Avusturya ile imzalanan Pasarofça (1718) Barış Antlaşmalarının verdiği geçici huzur ortamında başlayan bir ıslahat ve modernleşme sürecidir.

Bu dönemde girişilen Islahat hareketlerinde Avrupa medeniyetinin etkileri görülmekte olup, bu ıslahatlar Osmanlı tarihinde ilk kez Avrupa etkisiyle yapılan Islahatlar olarak kabul edilir.

Osmanlı modernleşme tarihinde önemli bir aşama olarak görülen Lale Devri’nde yapılan Islahatların en önemlisi hiç şüphe yok ki, matbaanın Osmanlı devletine girişidir.

Bir Macar mühendis olan İbrahim Müteferrika ile ilk geçici elçi Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendinin oğlu Said Efendi’nin girişimleri ve dönemin sadrazamı İbrahim Paşa’nın destekleriyle 1727’de İstanbul’da, – dini kitapların basılmaması şartıyla – ilk defa bir matbaanın kurulması sağlanmıştır.

Ayrıca matbaanın Avrupa’da kuruluşundan yaklaşık 280 yıl sonra Osmanlı Devleti’ne girebildiğini de belirtmek gerekir.

Matbaanın kullanılmaya başlamasından sonra, Üsküdar’da Dar-üt Tibat-ül Amire adıyla bir devlet matbaası kurulmuş ve Osmanlı matbaasında basılan ilk kitap, “Van-Kulu Lügati” olmuştur.

Lale Devri’nin diğer önemli ıslahatları ve özellikleri ise kısaca şunlardır:

  • Çeşitli semtlerde kütüphaneler kurulmuş, kağıt ve kumaş fabrikaları ile Çini atölyesi açılmıştır.
  • İlk kez Lale Devrinde Avrupa’nın önemli merkezlerine geçiçi elçiler gönderilerek Batı medeniyeti, yüzeysel de olsa tanınmaya başlanmıştır. Parise gönderilen Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi ilk geçici elçi olarak bilinir ve buradaki deneyimlerini aktardığı “Paris Sefaretnamesi” isimli eseriyle ünlüdür.
  • Yeniçeri Ocağı içerisinde Tulumbacı Ocağı adıyla bir itfaiye bölüğü oluşturulmuştur. Kurucusu Fransız asıllı Gerçek Dâvud Ağa’dır.
  • Çiçek aşısı ilk kez bu dönemde kullanılmıştır.
  • Avrupa mimarisinden etkilenilerek, Barok ve Rokoko sivil mimari ön plana çıkarılmıştır.
  • İstanbul’un çeşitli yerlerine çeşmeler yapılmış ve Belgrad Ormanından su getirmek için su bentleri inşa edilmiştir.
  • Dönemin ünlü edebiyatçısı Nedim, ünlü minyatürcüsü ise Levni’dir.
  • Damat İbrahim Paşa tarafından resmi bir tercüme bürosu kurularak Doğu ve Batı dünyasından önemli eserler, Türkçeye çevrilmiştir. Ayrıca yine bu dönemde Türkçe’den Fransıca’ya çevrilen bazı eserler de olmuştur.
  • Bu dönemde, dönemin isminden de anlaşılacağı üzere çiçeklik büyük bir ilerleme kaydetmiş ve meslek haline gelmiştir. Hatta bu alanda “şükufuname” adında eserler yazılmıştır.

Osmanlı Devleti Lale Devrinde, ilk defa askeri reformlar dışında farklı bir alanda reformlar yapmaya yönelerek Batının askeri üstünlüğünün yanı sıra teknik üstünlüğünü de resmen kabul etmiş oldu.

Ancak Lale Devri’nde yapılan ıslahatlar, Osmanlı tarihinde pek çok kez olduğu gibi ulemanın ve yeniçerilerin çıkarlarına ters düşmüştü.

Ayrıca Lale Devri ile birlikte artan lüks yaşantı, ıslahatlara karşı halktan da bir tepki doğmasına yol açtı.

Nihayet Patrona Halil ve Muslu Beşe isminde iki Arnavut’un liderlik yaptığı bir grup, 1730 da saraya karşı bir isyan başlattılar.

Artan vergilerden şikayetçi olan halk ve İran Seferi’ne katılmak istemeyen yeniçeriler de kısa süre içerisinde bu isyana katıldı.

Saraya giren isyancılar, padişah III. Ahmet’ten Damat İbrahim Paşa’nın idamını istediler ve Sadrazam kendilerine teslim edildiğinde onu idam ettiler.

Ayrıca padişah III. Ahmet’i tahttan indirerek yerine yeğeni I. Mahmut’u geçirdiler.

Böylece Lale Devri, Patrona Halil İsyanı ile sona ermiş oldu.

Ancak belirtmek gerekir ki, bu isyan sadece bir iktidar değişimi getirmiş ve zevk ve sefa düşkünlüğüne bir tepki olmuştur. Yoksa, Lale Devriyle başlayan Batı’ya açılma süreci, diğer padişahlar zamanında da hız kesmeden devam etmiştir.

Görüş ve Önerileriniz İçin