Serveti Fünun Edebiyatı Hakkında Kısaca Bilgi

Serveti Fünun Nedir?

 

Serveti Fünun ya da diğer adıyla Edebiyat-ı Cedide hareketi, Ahmet İhsan Tokgöz’ün başlangıçta sadece tıp ve bilim yazılarına yer verdiği Serveti Fünun dergisi çevresinde doğdu. Ahmet İhsan Tokgöz’ün 1896’da derginin başına Tevfik Fikret’i getirmesiyle Serveti Fünun dergisi, esas olarak kültür ve edebiyat konularına yer vermeye başladı.

 

Dergide Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf ve Hüseyin Cahit Yalçın gibi isimlerin yanı sıra Cenap Şahabettin, Süleyman Naif, Ahmet Şuayb gibi yazar ve şairlerin eserleri yayımlandı. Serveti Fünun da yazılar yazan bu isimler genel olarak batıcı bir ortamda, Galatasaray Lisesi gibi Fransızca öğrenim yapan okullarda eğitim gördükleri için gelenekle ilişkileri oldukça zayıf isimlerdi.

 

Serveti Fünun akımı temsilcilerinin en önemli yapıtlarını verdikleri dönem, 1899-1911 yılları arasıdır. Akımın önderi sayılan Tevfik Fikret’in ilk şiir kitabı olan “Rübab-ı Şikeste” 1900 yılında çıkmış; Halit Ziya Uşaklıgil’in 1899’da Serveti Fünun dergisinde tefrika edilmeye başlanan romanı “Aşk-ı Memnu” 1900 yılında kitap olarak yayımlandı. Aynı şekilde Serveti Fünun akımının diğer önemli isimleri olan Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Hayal İçinde”, Mehmet Rauf’un ise “Eylül” adlı romanları 1901’de yayımlandı. Ancak bu dönem baskı ve sansürün yoğun olduğu ve tarihimize İstibdat Dönemi olarak geçen dönemdir. Dolayısıyla Serveti Fünun akımı temsilcilerinin bu dönemde verdikleri eserlerde baskı ve sansürün etkileri yoğun olarak görülür.

 

 

Serveti Fünun Şiirinin Özellikleri

 

Serveti Fünun akımı temsilcileri şiire yeni duyuş ve söyleyiş özellikleri getirmekle birlikte, şiirin alanını oldukça daraltmıştır. Bunda hiç şüphesiz yukarıda belirttiğimiz gibi istibdat döneminin getirdiği sansürün de önemli bir payı vardır. Serveti Fünuncular hem Osmanlı kültürüyle olan bağlarını kopardılar, hem de günlük yaşayan dilden uzaklaştılar. Bunun sonucunda kendilerini adeta bir yapma çiçeği andıran bir şiir dünyasının içine hapsettiler. Belirli bir müziksel uyuma ulaşmak adına, konuşma dilinde yeri olmayan sözcüklere başvurdular. Böylece “Serveti Fünuncu” olarak adlandırılacak olan yapma ve ağdalı bir dil ortaya çıkardılar.

 

Serveti Fünun Romanının Özellikleri

 

Serveti Fünun romanı da benzer özelliklere sahiptir. Örneğin bir önceki kuşağın yani Tanzimat döneminin bir yazarı olan Recaizade Ekrem, Araba Sevdası adlı romanında Osmanlı toplumundaki temelsiz batılılaşma ve paranın tek değer haline gelmesi gibi toplumsal olayları ele almıştı. Ancak Serveti Fünun romanı neredeyse sadece aşkla, konaklar içinde geçen umutsuz ve yasak aşklarla ilgilendi. Ancak bu durumda tıpkı şiirde olduğu gibi istibdat döneminin yani Abdülhamit döneminin bir sonucuydu.

 

Örneğin Serveti Fünun akımının önemli temsilcilerinden Halit Ziya Uşaklıgil, edebiyat yaşamındaki ilk öykülerinde toplumsal sorunlarla açıkça ilgili bir yazardı. Ancak çevresindeki dostlarının, yazdıkları nedeniyle sürülebileceği yolundaki uyarıları sonucunda yapıtlarında işlediği konuları değiştirmek zorunda kaldı. Nitekim Uşaklıgil, ilk büyük romanı olan Mai ve Siyah’ı aslında dönemi eleştirmek için yazmak istediğini “Kırk Yıl” adlı anı kitabından şöyle anlatmaktadır:

 

“Bunu başka türlü tasarladım. O zamanın hayatından, idaresinden, memlekette teneffüs edilen zehirle dolu havadan acılı, hastalıklı bir genç, kısacası devrin bütün hayal kuran yeni nesli gibi bir bahtsız tasvir etmek isterdim ki ruhunun bütün acılarını haykırsın, coşkun bir delilikle çarpsın ve bütün emelleri parmaklarının arasından kaçan gölgeler gibi silinip uçunca o da gidip kendisini, ölmek için saklanan bir kuş gibi, karanlık bir köşeye atsın. Bu gençte bir aşk yıldızı, bir de sanat hülyası olacaktı ve bunlar arasında bir sarhoş gibi yıkıla yıkıla o duvardan bu duvara çarpa çarpa geçip gidecek, sonunda bir kovukta sinip can verecekti; mavi hülyalar içinde yaşamak için yaratılmışken siyah bir uçuruma yuvarlanacaktı. Bu temelin ilk büyük kısmından tabiatıyla vazgeçilince ortada ancak sanat ve aşk hülyaları kalıyordu.

Uşaklıgil, Kırk Yıl, s. 963

Görüş ve Önerileriniz İçin