Jeopolitik Nedir? Kısaca Tanımı ve Önemi

Etimolojik olarak Yunanca yönetim sanatı anlamına gelen ‘politea’ ve yer, arazi anlamına gelen ‘geo’ kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuş olan Jeopolitik kavramı, fiziksel ve beşeri coğrafyanın siyaseti ve uluslararası ilişkileri nasıl etkilediğini inceler. Diğer bir ifadeyle Jeopolitik, dış politikanın belirlenmesinde coğrafi konumun temel alınmasını ifade etmek için kullanılır.

Modern anlamda jeopolitik kavramının ortaya çıkışı 1890 ve 1920 yılları arasındaki dört ana düşünürün eserleri etrafında şekillenmiştir. Bu düşünürler; Amerika Birleşik Devletleri’nden deniz stratejisti Alfred Mahan, Alman coğrafyacı Friedrich Ratzel, İngiliz coğrafyacı Halford Mackinder ve İsveçli siyaset bilimci Rudolf Kjellen’dir. Klasik jeopolitik analistler olarak adlandırılan bu isimlerin çalışmaları uluslararası ilişkiler teorilerinden realist akımla yakından ilişkilidir.

Bir ülkenin coğrafi konumunu jeopolitik anlamda değerlendirdiğimizde, onun hangi iklim kuşağında olduğu, deniz ve okyanuslara çıkış imkânı, önemli kavşak noktalarına mesafesi, dünya siyasetindeki önemli güç merkezlerine ve önemli çatışma merkezlerini uzaklığı ya da yakınlığı gibi konular öne çıkacaktır.

 

Örneğin;

 

  •  Sınırları savunmaya elverişsiz ve pek çok komşuya sahip ülkelerin sınırlarını korumak konusundaki hassasiyeti,

 

  • Sınırları dünyanın önemli çatışma bölgelerine yakın olan ülkelerin yüksek tehdit algısına sahip olmaları ve  yaşadıkları kuşatılmışlık duygusu içinde savunma harcamalarına büyük paralar harcamaları ya da önemli miktarda insanı silahaltında tutmak istemeleri gibi konular büyük ölçüde coğrafya ile ilgilidir. Aynı şekilde;

 

  • Çok geniş topraklara ve sert bir iklime sahip olan Rusya’nın İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafından işgal edilememesi,

 

  • Bir ada devleti olan İngiltere’nin ve okyanuslarla çevrili bir ülke olan ABD’nin işgal edilmelerinin oldukça zor olması gibi konularda coğrafyayla ilgilidir.

 

 

Görüldüğü gibi coğrafya bir ülkeye çeşitli fırsatlar sunduğu gibi birtakım olumsuzluklar da sunabilir. İşte Jeopolitik coğrafyanın ve bu coğrafyanın ortaya koyduğu ekonomik, sosyal, siyasal ve stratejik faktörlerin bir devlete sağladığı avantaj ve dezavantajları inceleyerek bunları, o devletin dış politikasına yansıtır.  

 

“Ben askeri meseleleri olduğu gibi siyasi meseleleri de haritadan mütalâa ederim” diyen Atatürk, jeopolitiğin ülkelerin siyasetine yaptığı etkiyi ve önemi veciz bir şekilde ifade etmiştir.

 

Jeopolitiğin değişen, değişmeyen ve zaman olmak üzere üç temel unsuru bulunur.

 

a)Jeopolitiğin Değişmeyen Unsurları:

  • Ülkenin siyasi sınırları,

  • Ada, Kıta, kenar, kıta iç devleti olma gibi coğrafi karakterleri,

  • Ülkelerin toprağı, fiziksel yapısı ve coğrafi bütünlüğü gibi arazi yapıları.

 

 

b)Jeopolitiğin Değişen Unsurlar:

  • Sosyo-kültürel değerler,

  • Yeraltı ve yer üstü zenginlikler gibi ekonomik değerler,

  • Siyasal rejim, siyasal partiler, ittifaklar gibi politik değerler,

  • Askeri Değerler.

 

c) Zaman

Jeopolitiğin yukarıda saydığımız bu değişen ve değişmeyen unsurları zaman içerisinde çeşitli fırsat ve riskler doğurarak önemli kırılma noktaları yaratabilirler. Bu noktada ülkeler, bu kırılma noktalarını önceden görmek suretiyle tedbir almak ve fırsatları değerlendirmek zorundadırlar.

 

Peki bütün bu bilgiler ışığında, Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik önemi nedir? Türkiye’nin jeopolitik konumu beraberinde hangi fırsat ve tehditleri getirir. Kısa bilgi için aşağıdaki yazıyı okuyabilirsiniz:

 

 

Görüş ve Önerileriniz İçin