İdeoloji Nedir?

İdeoloji Ne Demek?


İdeoloji bir birey ya da grup tarafından benimsenen ve o birey ya da grubun toplumsal, siyasal ve ekonomik olaylara ve olgulara bakışını şekillendiren düşünsel çerçevedir.

 

İdeoloji kelimesi günlük dilde sıklıkla belli siyasal düşünce ve doktrinleri tanımlamak için kullanılır. Bu bağlamda örneğin; marksizm, komünizm, liberalizm ya da muhafazakarlık olarak adlandırdığımız düşüncelerin her biri birer ideoloji örneğidir.

 

Diğer yandan “ideoloji” kavramının günlük dilde sıklıkla eleştirel ve olumsuz bir anlamda kullanıldığı da görülmektedir. Bu anlamda ideoloji, belli düşüncelere saplanıp kalmış, bilimsel ve günlük gerçeklerden uzaklaşmış, yanlış bilince sahip, önyargılı ve taraflı tutumları ifade etmek için kullanılır. Bu tarz tutumlara sahip kişiler ise “ideolojik olmak” ya da “ideolojik davranmak” gibi ifadelerle suçlanır.

 

Böylece genelde karşıt düşünce kamplarında yer alan insanlar birbirlerini “ideolojik” olarak nitelemek suretiyle, karşıt düşüncenin “yanlışlığından” “bilim dışılığından” ya da “taraflılığından” dem vururlar.

 

İdeolojinin günlük dildeki anlamlarına baktıktan sonra, şimdi onun sosyal bilimler için ne anlama geldiği konusuna ve ideolojinin temel özelliklerine bakalım

 

İdeoloji Kavramının Genel Özellikleri


 

  • İdeolojiler “normatif” yani “emredici” olma özelliğine sahiptir. Dolayısıyla ideolojiler sadece olanı değil, aynı zamanda ve özellikle de olması gerekeni belirterek insanları belirli amaçlar çerçevesinde yönlendirirler.

 

  • İdeolojiler genellikle katı ve dogmatiktir.

 

  • İdeolojiler bütünleştirici olmaktan ziyade ayrıştırıcı özelliklere sahiptirler.

 

  • İdeolojinin bir diğer önemli özelliği ise her ideolojinin, “ideoloji” kavramına kendi felsefesi ve ilkeleri doğrultusunda farklı bir anlam yüklemekte olduğudur. 

 

  • İdeoloji ile ilgili söylenmesi gereken bir diğer önemli nokta, klasik diye tanımlanan bütün ideolojilerin, hem ilk ortaya çıktıkları dönemde savundukları ilkelerle, sahip oldukları özelliklerden oluşan bir klasik boyutu olduğu, hem de bunların daha sonraki dönemlerde benimsemeye başladıkları yeni fikir ve ilkeleri içeren ve özellikle “neo, post ya da modern” gibi ön eklerle tanımlanan yeni versiyonlara sahip olduklarıdır.

Marksizm ve İdeoloji Kavramı


 

Sosyal Bilim literatüründe ideoloji kavramı, en çok Marksizmle birlikte anılmıştır dersek abartmış olmayız.

 

İdeoloji kavramının ilk olarak Fransız Devrimi sırasında ortaya çıktığı kabul edilse de, Karl Marx bu kavrama yüklediği anlamlarla ideoloji kavramının daha görünür bir hale gelmesine yol açmıştır. 

 

Marksist ideoloji çerçevesinde, ideoloji kavramına genellikle olumsuz anlamlar yüklemiştir.

 

Karl Marx’a göre “ideoloji” işçi sınıfının sömürülmesinde kullanılan önemli bir araçtır. 

 

Bu anlayışa göre ideoloji, işçi sınıfının yanlış bilinçlenmesini sağlamaktadır.

 

Kapitalist toplumlarda hakim olan genel düşünce ve kanı sayesinde işçiler mevcut düzeni verili saymakta, böylece sömürüldüklerinin farkına varamamaktadır. 

Nitekim bir diğer Marksist düşünür Antonio Gramsci’ye göre ideolojinin önemi, kapitalist düzenin kendisini yıkıma götürecek bütün iç çelişkilerine rağmen yıkılmama nedenini açıklayabilmesinde yatar.

 

Ancak Gramsci, ideoloji kavramını salt olumsuz anlamda değerlendirmez.

 

Çünkü ona göre ideoloji aynı zamanda işçi sınıfına devrim sürecinde önemli bir güç sağlayabilme kapasitesine de sahiptir.  Bir işçi devriminin gerçekleşebilmesi için işçilerin kendi maddi koşullarından hareket eden bir ideoloji çerçevesinde birleşmeleri gerekir.

 

İdeolojilerin Sonu mu Geldi?


Soğuk Savaş yıllarında bir tarafta ABD liderliğindeki Liberalizm diğer tarafta SSCB liderliğinde Komünizm olmak üzere, dünyanın iki karşıt ideolojik kampa bölündüğü kabul edilmiştir. Ancak 1990’lı yılların başında SSCB’nin çökmesi ile birlikte, özellikle ABD’nin Sosyal Bilim çevrelerinde, liberalizmin savaştan galip çıktı ve artık ideolojilerin sonunun geldiği tartışmaları başlamıştır.

 

Bu düşünceye göre, SSCB’nin yıkılmasıyla birlikte, toplumlar için tek doğru yönetim ve organizasyon biçiminin liberalizm olduğu gerçeği su götürmez bir biçimde ortaya çıkmıştır. Başka bir örgütlenme, yönetim ve organizasyon biçimi aramak, liberalizmin ilkelerinden sapmak mantık dışıdır.

 

Komünizm ya da Faşizm gibi daha farklı toplum tahayyülleri içeren ideolojiler tarihin çöp sepetine gitmişlerdir. Bu nedenle ideolojiler çağı kapanmıştır ve günümüz için geçerli olan tek bir ideoloji ve örgütlenme biçimi vardır. O da liberalizmdir.

 

Özetlemeye çalıştığımız bu “ideolojilerin sonu” yaklaşımına dair iki temel eser ön plana çıkmıştır.

 

Bunlar ABD’li sosyolog Daniel Bell’in İdeolojinin Sonu (The End of Ideology) adlı çalışması ile yine ABD’li siyaset bilimci Francis Fukuyama’nın Tarihin Sonu (The End of History) kitaplarıdır.

 

İki eser de yukarıda özetlediğimiz gerekçelerle artık ideolojilerin bir başka deyişle liberalizm dışı siyasi fikirlerin sonunun geldiğini savunmuştur.