Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşu Hakkında Kısa Bilgi

Batı Trakya Türk Cumhuriyeti, Balkan Savaşları sırasında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kontrolünde, Batı Trakya topraklarında kurulan kısa süreli bir Türk devletidir.

 

Türk tarihinin en kısa ömürlü devleti olarak bilinir.

 

25 Eylül 1913’te kurulan devlet, sadece 57 gün ayakta kalabilmiştir. Kuruluş amacı, Osmanlı’nın Balkan Savaşları neticesinde Batı Trakya’yı terk etmek zorunda kalması üzerine, Batı Trakya’da yaşayan Türklerin katliama uğramasını engellemektir.  

 

Osmanlı Devleti, Balkan Savaşlarında Sırbistan, Bulgaristan, Karadağ ve Yunanistan’a karşı uğradığı ağır yenilginin ardından bütün Trakya’yı kaybetmiş, Midye-Enez sınır hattına çekilmek zorunda kalmıştır.

 

Birinci Balkan Savaşı’nın ardından 30 Mayıs 1913’te imzalanan Londra Antlaşması’yla Trakya bölgesi büyük ölçüde Bulgaristan’ın eline geçmiştir. Ancak diğer Balkan devletleri Bulgaristan’ın hak ettiğinden çok daha fazla toprak kazandığına inandıkları için, bir süre sonra Bulgaristan’a karşı savaşa giriştiler.

 

İkinci Balkan Savaşı denilen bu savaşı, kaybettiği toprakları geri kazanmak için bir fırsat olarak gören Osmanlı, 23 Temmuz 1913‘te Edirne ve Kırklareli’ni alıp Meriç Irmağı’na kadar gelmiştir.

 

Büyük Devletler, Osmanlıların bu ilerleyişine ses çıkarmamışlarsa da, Meriç ırmağının öte yakasına geçilmemesi konusunda uyarılarını yapmışlardır.

 

Bâb-ı Âli de buna uymak niyetindedir. Ancak, Batı Trakya Türklerinin kaderlerine terk edilmiş olması özellikle İttihat ve Terakki içinde hoşnutsuzluk yaratmaktadır.

 

Bunun üzerine İttihat ve Terakki’nin en güçlü isimlerinden Yarbay Enver Bey, Bâb-ı Ali’nin verdiği garantilerin aksine Bulgaristan topraklarına 3000 kişilik bir müfreze birliği göndermiştir.

 

Hemen ardından da Süleyman Askeri Bey, Reşid Bey, Sapancalı Hakkı, Yakup Cemil ve Fehmi Beyler gibi yakın arkadaşlarından 16 Subay ve 100 deneyimli askerden oluşan bir birlik oluşturarak Edirne üzerinden gizlice Ortaköy’e göndermiştir.

 

Bu birliğin liderliğini Kuşcubaşı Eşref yapmaktadır.

 

Bunlar bölgedeki Bulgar çetelerini bertaraf etmişler, ardından 13 Ağustos’ta Mestanlı’yı, bir gün sonra da Kırcaali’yi ele geçirerek, burada 600 kişilik bir tabur oluşturmuşlardır.

 

31 Ağustos’ta Gümülcine, 1 Eylül’de İskeçe kurtarılmıştır.

 

Bab-ı Ali, bu eylemler karşısında zor duruma düşmemek için, bunların kendi bilgisi dışında geliştiğini belirtmiştir.

 

Nitekim bu eylemlerin, Osmanlı Devleti’nin bilgisi dışında gerçekleştiğini göstermek için Salih Hoca’nın başkanlığında Gümülcine merkezli Garbî Trakya Geçici Hükümeti kurulmuştur.

 

Böylece Batı Trakya bütünüyle Türklerin kontrolüne geçmiş, Avrupalı devletlerin baskısına ve Osmanlı Devleti’nin (sözde) geri dönüş çağrılarına rağmen Türk subayları 12 Eylül 1913’te Garbi Trakya Müstakil Hükümeti adıyla bağımsızlıklarını ilan etmiştir.

 

Devletin başkenti Gümülcine olurken; bayrağı ay yıldızlı yeşil, siyah ve beyaz renklerden oluşmaktadır. Yeni devletin Bağımsızlık marşı ise Süleyman Askeri Bey tarafından yazılmıştır.

 

Bölgede yaşayan Müslüman ahaliden büyük destek gören bu devlet, 24 bini bölgeden gelen gönüllülerden oluşan 30 bin kişilik bir orduya sahip olmuş, ordunun ihtiyacı olan silahlar ise İstanbul’dan gizlice getirilmiştir.

 

Ayrıca Batı Trakya adıyla bir haber ajansı ve Özgürlük adıyla da bir de gazete çıkarılmaya başlanmıştır.

 

Ancak Osmanlı Devleti’nin 29 Eylül 1913’te Bulgaristan ile İstanbul Antlaşması’nı imzalayarak Batı Trakya’nın Bulgaristan toprağı olduğunu resmen onaylaması bu devletin sonunu getirmiş; Bâb-ı Ali, bu kez kesin olarak, 25 Ekim tarihine kadar bölgenin boşaltılması emrini vermiştir.

 

Böylece Batı Trakya Müstakil Hükümeti, 25 Ekim 1913’te kendini feshetmiştir.  

Görüş ve Önerileriniz İçin